Neden kafamızın arkasında gözümüz yok?
Mikropları niye göremiyoruz?
Gezegenlerin seslerini neden duymuyoruz?
Allah’ı neden göremiyoruz?
Allah âlemin içinde mi dışında mı?
….
Sorular uzar, gider.
Soruların ortak noktaları şu:
İlkinde eşi ile cennete yerleştirilen ve O’rayı tadan, yaşayan insanın kodlarında cennetin nimet ve imkânlarına dönmek var.
O her şeyi gördü, duydu, tadtı, müşahede etti.
Ama imtihan için indirildiği dünya cennet gibi değildi.
Siz hangi imtihan salonunda dilediğiniz gibi hareket edebilirsiniz?
Sınırlar koydu Allah Teâlâ kulunu sınamak için!
Kulağı belli seslerden altını ve üstünü, gözü belli bir küçüklük ve uzaklıktan ötesini göremesin istedi.
Allah istese atlarda olduğu gibi (atlar 350 derece çevreyi görürler, bu sebepten arabalara koşulan atlara önüne yoğunlaşsın diye “at gözlüğü” takılır) insana da 360 derece gören gözler verebilirdi.
İmtihan hikmetine uysa gözü Rabbi de dahil her şeyi görebilirdi.
Cennet ucuz olsa bütün imtihan kurallarını ortadan kaldırabilirdi.
Ama öyle yapmadı.
Kulu ebedi istirahatgahı cennete dönerken birazcık ta olsa emek versin, çaba göstersin, kendince hak ettiğini düşünsün ve daha fazla lezzet alsın istedi.
İmtihan için sınırlar koyan Hâkim-i Rahim kendinden üflediği ruhu ve ruhun en önemli faaliyet ayakları olan 2 duyguyu bu sınırlamadan muaf tuttu.
Bunlar akıl ve kalp.
Sınırlı duyuları yöneten bu iki organ eksik parçaları tamamlamaları için serbest bırakıldı.
Beyin teri döksün, kalp işe gönlünü koysun, kâinatın şifrelerini el ele versin çözsün diye sınırsız yaratıldılar.
Dünyada her şey paydır, paydaları ahrettedir.
Ahiret/Cennet hesaba katılmadığında her şey eksik, boş, anlamsız ve hüzün kaynağı.
Ama ahretle birlikte düşünüldüğünde ki her şey tam, anlamlı, sevinç ve saadet kaynağı.
İnsan eksik taraflarını düşündüğünde etrafına hikmetle baksın.
Kurt daha iyi koku alıyor,
Kartal daha uzağı görüyor ve uçuyor,
At 350 derece görüyor ve ayakta dinleniyor,
Bebek yürümek için yılları beklerken buzağı birkaç saat için o işi yapıyor.
….
Ve insan şunu anlasın ki; hayvanlar gibi bu DÜNYA için yaratılmamıştır.
İnsan CENNET kodlarında yaratılmış ve dünya da ufak bir imtihandan sonra oraya davet edilmektedir.
Yok, yok! ben cennet istemem diyenler için ise; teklif var ısrar yoktur.
Onların gideceği yer onların akıl ve kalplerine göre hazırlanmıştır.
Recep Şaban Müfettişleri ve Baş Müfettiş Ramazan aylarının hatırlattığı aczimizi, zayıflığımızı yanımıza alıp Rabbi Teâlâ ile “çevrimiçi” bir hayat sürmeye devam edelim.
Döndüğümüz fabrika ayarlarımızı bozmayalım.
Hayat bisiklet sürmek gibidir.
Her daim önümüze, ileriye hedefimiz olan Rıza-i İlahi ve Ana Vatanımız cennete bakalım,
Az da olsa sürekli olarak dış âleme doğru salihatle ve iç dünyamıza doğru hasenatla pedal çevirmeye devam edelim.
Kalemleri bırak emri ilahisi hepimize gelecek!
O zaman terhis tezkeremiz, sınav bitti hayırlı olsun nidasını hepimiz işiteceğiz.
Sınav sonunda şu nidayı duymayı Rabbim cümlemize nasip ve müyesser eylesin, amin.
“Rablerine karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlar da gruplar halinde cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve (cennet) bekçileri onlara şöyle der:
“Size selâm olsun, hoş geldiniz! Haydi, ebedî kalmak üzere girin buraya!” (Zümer, 39/73)