Benî Kurayza Yahudilerinin Peygamber Efendimizle olan yazılı anlaşmalarına göre,
Hendek Muharebesi’nde düşman tarafından sarılan Medine’yi Müslümanlarla el ele vererek müdafaa etmeleri gerekiyordu.[1]
Fakat bunu yapmadılar; üstelik, anlaşma hükümlerini hiçe sayarak, harbin en nâzik safhasında müşriklerle iş birliğine giriştiler;
Peygamber Efendimizin tahkik ve sulh için gönderdiği heyete hakarette bulundular ve “Resûlullah da kim oluyormuş?
Muhammed’le aramızda ne ahit vardır, ne de akd!” dediler; hatta daha da ileri giderek,
Peygamber Efendimiz için küstahça ağır sözler bile sarfettiler.[2]
Bununla da yetinmediler: Medine üzerine baskınlar düzenleyerek, Müslüman aile ve çocukları kılıçtan geçirme teşebbüsüne kalkıştılar.
Bu hareketleriyle, Müslümanları, harp endişesinden daha büyük bir telâş ve endişeye düşürdüler.
Bu, Peygamber Efendimizin kendilerine lütufkâr davranmasına karşı açık bir nankörlük ve hıyanetti.
Hendek Muharebesi’nde on bini bulan düşman ordusu, büyük bir hezimete uğrayarak geri çekilmişti.
Harpte müşrikler yanında yer alan Kurayzaoğulları da, hayal kırıklığı içinde, Medine’ye iki saatlik mesafede bulunan sağlam kalelerine çekilmişlerdi.
Giriştikleri haince hareketin farkında idiler. Bu sebeple, Resûl-i Ekrem’in her an üzerlerine yürümesinden endişe duyup korkuyorlardı!
Hz. Cebrail’in Getirdiği Emir(Olağan üstü hal= ikindi namazını Benî Kurayza yurdunda kılsın!)
Nitekim Müslümanlar, Medine’ye henüz yeni dönmüşlerdi ki Cebrail (a.s.), Resûl-i Ekrem’e şu emri getirdi:
“Yâ Muhammed! Yüce Allah, sana, Benî Kurayza üzerine yürümeni emrediyor!”[3]
Resûl-i Ekrem Efendimiz, silahını yeni çıkarmış, temizliğini henüz bitirmişti. Derhal Hz. Bilâl’i çağırtarak, bütün Müslümanlara şunu nidâ etmesini emretti:
“İşiten ve Allah’ın emrine itaat edenler, ikindi namazını Benî Kurayza yurdunda kılsın!”[4]
Bu daveti duyan Müslümanlar bir anda toplandılar.
Peygamber Efendimiz, sancağı Hz. Ali’ye teslim ederek ordudan önce onu yola çıkardı; Abdullah b. Ümmü Mektum’u ise, Medine’de yerine imam bıraktı.[5]
İslam ordusu üç bin kişiden ibaretti. İçlerinde otuz altı süvari vardı. Ordu, Resûlullah’la olan anlaşmasını en nâzik bir zamanda bozan, vatana hıyanet eden,
düşmanla iş birliğine girişen Benî Kurayza Yahudilerine hak ettikleri cezayı vermek üzere yola çıkıyordu.
Devlet millete ihaneti içine alan bir kalkışmayla karşılaştığı zaman olağanüstü hal ilan eder.
Bu durum bütün çalışma esasların ve kuralların olağanüstü adil ve hızlı çalışması demektir.
Mesela; mesai mefhumu olmaz,8/5 çalışılmaz. Tehdit tamamen bertaraf edilip, iş bitinceye kadar mesai, tatil, izin olmaz, olmamalı.
Selçuklu ve Osmanlı Devlet adamları çalıştıkları mekana bitişik yaşadılar, ya da yaşadıkları mekana bitişik alanda çalıştılar.
Bu gün Abd devlet başkanı da Beyaz Saray’da kalıyor ve mesai mefhumu yok.
30 yıllık hayatımın en verimli yılları işyerime bazen bitişik bazen de 100 metre mesafede kaldığım lojmanlı yıllarımdı.
Konya Aspb İl Müdür Yardımcısı iken özellikle engelli bakım ücretinin ilk yılları 3. Kattaki lojmanından 1. Kattaki işyerime iner saat 24 lere kadar imza atardım.
Burada ifade etmek istediğim birkaç husus var. Olağan üstü haldeyiz.
Mesai mefhumu olmadan, insanların mümkün olduğu kadar aileleri ile birlikte işyeri ev yakınlığı hesaba katılarak ve iş odaklı çalışma düzenine en azından ‘’O hal’de’’ geçmemiz gerekiyor.
İş bitmeden eve gidilmeyen bir sisteme ihtiyacımız var. Motivasyonunu yüksek olması için herkesin ailesiyle beraber kalabileceği bir çalışma sitemine ihtiyacımız var.
Peygamberimizin ‘ikindi namazını beni kureyzada kılın’ emri bize birçok dersi birlikte veriyor.
Evet Peygamberimizin ‘Allah katında en hayırlı amel vaktinde kılınan namazdır’ sözünden ‘Allah katında bir amelin hayırlı olması için VAKTİNDE yapılması gerektiğini anlıyoruz.
‘Geç gelen adalet adalet değildir’ mesela.
Yıılardır yazıyorum, kafa yoruyorum, yüzlerce yazı yazdım, sistemin formata ihtiyacı var (https://www.cemilpasli.com/siyaset/simdi-acil-sisteme-format-zamani ) zira problemi bizzat sistemin kendisi üretiyor.
Millet sistemin formatlanması için yetkiyi 16 Nisan da verdi, bu gün 12 Haziran…
Tarih 23 eylül 2008 yine Ramazan ayıydı;
Ve yazımızın başlığı ‘içimizdeki etöden’ bahsetmiştim. O gün etö idi, https://www.cemilpasli.com/din/icimizdeki-erkenekonlari-temizleme-zamani
7 yıl sonra 2015 de fetö ortaya çıktı.
15 TEMMUZLARI BİR DAHA ASLA YAŞAMAMAK İÇİN… ne yapılması gerekentiğini yazdık:
https://www.cemilpasli.com/sosyal/15-temmuzlari-bir-daha-asla-yasamamak-icin
Devletin ömrünü uzunluğunu,kartalın hayatında zorlu değişim süreciyle anlattık:
https://www.cemilpasli.com/tarih/size-buyuk-bir-fetih-verdik
7 yıl sonra 2022 de bizi ne bekliyor?
Elimizi çabuk tutmaz ve bu günleri iyi değerlendirmezsek 7 yıl sonra tarihin tekerrürünü konuşuruz ve
fatura ağırlaşmış haliyle devlet ve milletin önüne konur.
[1]İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 147-148.
[2]İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 233; İbn Sa’d, Tabakat, c. 2, s. 74; Müslim, Sahih, c. 3, s. 1389.
[3]İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 244.
[4]İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 244-245; İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 74.
[5]İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 74.