TOPLUMUN ÇİMENTOSU NE DURUMDA ??? (AİLE ÜZERİNE)

02 Şubat 2004 tarihinde Konya ilimiz Selçuklu merkez ilçesinde Zümrüt apartmanı çöktü. Çöken binada 92 kişi vefat etti, 30 kişi yaralandı. Vefat edenler arasında benim de akrabalarım vardı.

Zümrüt apartmanında görevli ve ‘binanın kara kutusu’ olarak nitelendirilen Yaşar Kıreli, “Çatlaklar bina yapıldığından beri vardı. Bu yüzden 95 milyara aldığı daireyi 68 milyara satan bile oldu.” dedi. Konya’da bayramın ikinci günü çöken ve enkazından dün itibarıyla 89 kişinin cesedinin çıkarıldığı Zümrüt Apartmanı’nda daha önce de çatlaklar oluştuğu belirtildi. Binada kapıcılık yapan Yaşar Kıreli, apartmanda oturan bazı daire sahiplerinin, evlerinin duvarlarında oluşan çatlakları tablo ve perdelerle kapattığını öne sürdü. Apartman çökmeden 10 dakika önce binadan ayrılan Kıreli’nin şu sözleri geride pek çok gözü yaşlı insan bırakan facianın tek sorumlusunun müteahhit olmadığını gözler önüne seriyor: “Çatlakları misafirlerin görmesi istenmezdi. Bunun için ev sahipleri çatlakların üzerine tablo yerleştirirdi.”

Kapıcı Kıreli, olayın vahametini daha önce sezen bazı daire sahiplerinin gayrimenkullerini zararına satma yoluna gittiğini de iddia etti. Buna göre Recep Yetişen, Zümrüt Apartmanı’nın 9. katında 95 milyar lira karşılığında aldığı daireyi çatlakların artması yüzünden 68 milyar liraya satmış. Apartman sakinlerinin duvarlarda oluşan çatlaklara karşı herhangi bir tedbir almadığını aktaran Kıreli, Zümrüt Apartmanı ile ilgili Zaman’a ilginç açıklamalarda bulundu. Kıreli, bazı daire sahiplerinin de boyacı getirerek duvarlardaki çatlakları silikon ve alçı sıva ile kapatmaya çalıştıklarını anlattı. Kendisinin de apartmanda çatlaklar olduğunu daire sahiplerine ilettiğini belirten Kıreli, “Onlar da bana ‘bu çatlaklar binanın yapıldığı tarihten beri var’ demekle yetinmişti.” açıklamasını yaptı. Binanın bodrum katındaki kolon sayısı ile üst katlardaki kolon sayısının farklı olduğunu iddia eden Kıreli, “Bazı yerlerde alttaki kolonlarla üstteki kolonlar birbirini takip etmiyordu.” diye konuştu. Dairelerin fayanslarının tamamının döküldüğünü, mutfak dolaplarının düştüğünü ifade eden Kıreli, binada bazı dairelerin el değiştirdiğini bildirdi.”

Olaydan sonra başta belediyeler ve inşaat mühendisleri odası olmak üzere inşaat ile ilgili kamu-yerel yönetim ve STK’lar ciddi kararlar aldılar. Kanun, tüzük ve yönetmelikler oluşturuldu. Âmâ bunlar 92 canı geri getirmedi.

Buradan hareketle toplumumuzun yaşadığı benzer bir sürece dikkat çekmek istiyorum. Geçenlerde Konya adliyesine bir vesile ile gittim. Aile mahkemelerinin önünden geçerken merak ettim. Davaları asılı evraktan davaları saydım.20 civarında dava vardı. 4 Aile mahkemesi olduğuna göre günlük 80 civarında aile ile ilgili dava görülüyor Konya’da.

Bu gün 3. sayfa haberleri manşetten verilir oldu. İnternet sitelerini aileyi ya direkt veya endirekt olumsuz anlamda etkileyen yaşanmış hikayeler dolduruyor.

Hayata sürekli pozitif bakmaya çalışan bir insanım. Yukarıda yazdıklarımla karamsar bir bakış açısı oluşturmak istemem. Hala Avrupa’da %30 lara düşen bir aile içerisinde yaşayan sayısının ülkemizde % 70 ler de olduğunun bilincindeyim. Ama Zümrüt olayında Yaşar Kıreli’nin olaydan önce yaşadıklarını hatırlatmak istiyorum.

Dağılan bir ailenin bir ülkeye, devlete, topluma ne kadar zarar verdiğini -15 yıldır Yurt ,huzurevi ve tüm sosyal hizmet kurumlarının  bağlı olduğu İl Müdürlüğünde çalıştığım için- çok iyi bilirim.

‘Sosyal Hizmet’ devletin çimentosudur demiştim.(https://www.cemilpasli.com/sosyal-hizmet/sosyal-hizmet-devletin-cimentosu-dur)Bu çimentonun oluşturulmasında toplumun tüm kesimlerine büyük görevler düşüyor. KHK kararname çıktı. Hem sosyal devletin yeniden dizaynında hem de etkili bir sosyal hizmet sunumunda 74 milyon ülke vatandaşının katkısının alınması gerekiyor.

Aile toplumun temel yapı taşı , hücresi. Bir hücrede gelişen anomali , patoloji hızla diğerlerine de sirayet ediyor. Kanserli hücreler zamanla dokulara yayılıyor ve metastaza başlıyor.

Aile v.b sosyal konular için Zümrüt apartmanı konusunda olduğu gibi ‘olaydan sonra’ deme şans ve imkânımız yok dostlar. Çünkü bu nevi olaylar çok gizli bir kanser türü gibi, her gün çok farklı belirtilerle adım adım sinsi ve hızla ilerliyor. Burnunuz kokuya, vücudunuz acıya alışıyor. Toplumları bir kurt gibi kemiriyor.

Yarın herkes ve hepimiz için çok geç olmadan 17-24 Mayıs Aile haftasını da iyi değerlendirerek insanın dünya da ki küçük bir cenneti/cehennemi olan aileyi gündemimize alalım. Özellikle geçmişi vakıf medeniyeti olan bir toplum olarak STK’lar inisiyatif almalı , seslerini yükseltmelidirler.’ Her şeyi devletten ve siyasetten bekleme’ kolaycılığını herkes –hepimiz terke etmeliyiz. Çünkü tek bir dünya var ve bu gemide birimizin gerçek anlamda rahatı ve saadeti hepimizin rahatı ve saadeti ile mümkün.

(17 Mayıs 2011 de Konya Alaaddin Tepesinde saat 14.00 de Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aliye Mavili AKTAŞ , Uzm. Pdr. Dilek Zekiye KAŞIK , Uzm. Pdr. Gülsüm DEMİRER’in panelist , benim de yönetici olarak katılacağım ‘Değişen Dünya’da Aile’ konulu panel yapılacaktır. Aile ile ilgilenen dostlarıma duyurulur)

Yorum Ekle