“Her kim (ihlâs ile Bana kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse, Ben de ona karşı harp îlân ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum Bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibâdetlerle durmadan yaklaşır, nihâyet Ben onu severim. Kulumu sevince de Ben onun (âdeta) işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı akleden kalbi ve konuşan dili olurum. Ben’den her ne isterse, onu mutlakâ veririm. Bana sığınırsa, onu korurum.” (Bkz. Buhârî, Rikâk, 38; Ahmed, VI, 256; Heysemî, II, 248)
Yukarıdaki Hadis-i Kudsi tek başına İslam’ı en güzel anlatıyor. Müslüman’ın rotasını çiziyor. Kısa ve net bir şekilde dünyada neye önem vereceğimizi, neyi önceleyeceğimizi bize ders veriyor.Milyonlarca rekat nafile namazın, bir rekat farz namaza mukabil gelmemesi yukarıda ifade edilen hakikatten kaynaklanıyor.
Kurbiyet yolunda önce farzlar. Farzlar yerine getirildikten sonra, belki de onları daha iyi ikame için nafileler. Nafilelere devam. Ve Akrebiyet başlıyor. Yani kısaca Rabbimiz hepimize şöyle diyor. Farzlarla bana gelin, nafilerle biraz daha yaklaşın, sonra ben sizi ilahi asansörüme alacak ve kendime yaklaştıracağım. Bunun tarihte milyonlarca örneği var dostlar.
Bu girişten sonra asıl konuma geçmek istiyorum. Ferdi planda bahsettiğim bu sıralama Müslümanlar olarak yapmaya çalıştığımız Sivil Toplum hareketlerinin faaliyetlerinde de geçerli. Vakıf ve derneklerle hizmetler üretiyoruz. Trilyonlarca kaynak kullanarak yaptığımız hizmetlerde bu sıralamaya dikkat ediyor muyuz? Önceliklerimiz neler, hangi konular ?
Mazimize göz attığımızda bütün ihtişamıyla görünen medeniyetimizin vakıflar tarafından gerçekleştirildiği kesin bir hakikat. Bize düşen de dinimizin emirleri doğrultusunda bu vakıf geleneğini yaşatmak ve daha fazla geliştirmek…
Mutlaka günümüzde yapılması gereken çok önemli işler var. Ama bana göre en önemli öncelik: Eğitim. Özellikle gençliğin eğitimi, gelecek neslin yetiştirilmesidir.
Peygamberimiz mescidini inşa ettikten hemen sonra ashabı suffe için mekan oluşturmuş ve onların eğitimi, yetiştirilmesi için çok özel bir hassasiyet göstermiştir. Kuran-ı Kerim’de ölüm-kalım meselesi olan bir savaşa bile giderseniz arkanızda ilim tahsil eden ve döndüğünüzde doğruları size öğretecek ve emredecek, yanlışları size hatırlatacak ve nehy edecek bir topluluk bırakın diye emirde bulunmuştur.
Ashab-ı suffe anlayışı zamanla gelişmiş, branşlaşmıştır. Ve eğitimi önceleyen devletler tarihte daha uzun yaşamış daha önemli eserler bırakmışlardır.
Ashabı suffelerin arkasında hep vakıf anlayışı yer almıştır. İnsan eğitimine yapılan yatırım bütün her şeyden öncelikli ele alınmıştır.
Bu gün bu hassasiyetle hareket eden vakıflarımız var. Ancak yeterli değil. Bence insan eğitimi konusunda tüm vakıflarımızın “seferberlik” ilan etmesi gerekir. Köyde, mezrada, varoşlarda, gecekondularda ki tüm çocuklarımıza ulaşılmalı ve onların eğitimi sağlanmalıdır. Çünkü bütün güzellikler ilimle, irfanla meydana gelirken, bütün çirkinlikler cehaletten ortaya çıkıyor. Eğitemediğin, vasıflandıramadığın insanı sadece dışarıdan yardımlarla ayakta tutamazsın.
Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığımızın da bu konudaki seferberliğe öncülük etmesi gerekir. Gelin “Okulsuz bir tek çocuk kalmayacak” sloganıyla tüm yurt çapında bir kampanya başlatalım.
Bir Genel Müdürümüz şu tespiti yapmıştı : Cami kürsü ve minberlerinde daha çok bina yapımı, caminin yakıt ihtiyacı v.b. ihtiyaçlar için yardım toplanıyor. Ben 55 yıldır camilere gidiyorum. Din Görevlilerimizin “mahallemizde fakir, ihtiyaç sahibi öğrencilerimize burs verilmek üzere yardım toplanacaktır “ dediklerini hiç duymadım. Din Görevlilerimiz mahallesinde yaşayan çocuk ve gençlerin eğitimi konusunda yardımcı olmalı, tahsilleri konusunda ortaya çıkan engellerin aşılmasında rehberlik etmeli gerekirse cemaatin yardımına başvurmalıdır.
Hz. Ali efendimizin şu tespiti çok önemli. İlim maldan çok kıymetlidir. Malı sen korumak zorundasın; İlim ise seni korur. Köklerinde Vakıf Medeniyeti olan bizler kurduğumuz dernek ve vakıflarla insan eğitimine yoğunlaşmamız ve ilim güneşini her eve girmesini sağlamamız gerekir. Bu konuda işbirliği ve koordinasyon halinde hareket edilerek anaokulundan üniversiteye, yüksek lisans, doktora programlarına kadar tüm birimler oluşturulmalı ve en geniş yelpazede eğitim seferberliği başlatılmalıdır.
İlk emir oku. İnsanların okuyabilmesi, eğitimlerin sağlanması, cehaletin yok edilmesi için engellerin kaldırılması ve imkânların tesisi bütün Müslümanlar üzerine bir vecibedir.