“ŞİMDİ” ile yüzleşebiliyor mu yuz?

“Asıl önemli olan şu dur: ”Burası ve şimdi.” ”Şimdi” kesin olarak şimdidir. Biz ,tam o anda ne mümkünse onu deneyimlemeye  çalışırız. Bir geçmiş var olduğu için şimdiye sahip olduğumuzu düşünmenin anlamı yoktur. Bu “şimdi”, tam şu an .Gizemli bir yanı yok. Sadece “şimdi” çok basit, dosdoğru. Ve “şimdilik” ten bir şekilde her zaman bir aklın anlama yeteneği doğar. Şöyle ki gerçeklikle sürekli etkileşimdesinizdir. Teker teker, adım adım. Sürekli. Aslında biz her zaman müthiş kesinlikle deneyimleriz. Ama “şimdi” tarafından tehdit ediliriz. Bu yüzden geçmişe veya geleceğe atlarız. Hayatlarımızda var olan şeylere dikkatimizi yönelttiğimizde öyle zengin bir hayat sürüyoruz ki bütün bu seçimler her zaman vardır ama hiçbiri kendi başlarına kötü veya iyi değillerdir. Bizim yaşadıklarımız koşulsuz deneyimlerdir. Onlar üzerlerinde şöyle etiketlerle gelmezler: ”Bu kötü olarak değerlendirilir” ve ya ”Bu iyidir”. Biz onları yaşarız ama aslında onlara doğru dürüst önem vermeyiz. Aslında bir yerlere varacakmışız gibi düşünmeyiz. Bir mücadele gibi düşünürüz. Ölmeyi Bekleriz. İşte sorunda bu, bu “şimdi”ye hakkıyla güvenmemektir.

Aslında şimdi de yaşadığımız şey pek kuvvetli bir şey içerir. O kadar güçlüdür ki onunla yüzleşemeyiz. Bu sebeple her zaman geçmişten ödünç alır ve geleceği davet ederiz. Belki de bu yüzden dini ararız. Belki de bu yüzden sokaklarda uygun adım yürürüz. Belki de bu yüzden toplumdan şikayet ederiz. Belki de bu yüzden başkanlara oy veririz. Bu epeyce ironik, hatta çok tuhaf.

Choyyam Trunpa Rinpoche (1939-1987)

İnsanların ve toplumların en büyük zaafı “şimdi” den, bu günden realiteden kaçmasıdır. Oysa gelişimin, dönüşümün yolu “şimdi” yi, bu günü düşünmek, bu günü değerlendirmek, bu günü yorumlamaktan geçer. Toplumlar ve kişiler şu söylemi çok kullanır: ”Geçmişte biz şöyle bir millettik, gelecekte şöyle bir millet olacağız ; ya da ben gençlikte şöyle böyle idim,  gelecekte de şöyle böyle olacağım.” Tabii ki mazi önemlidir, maziden ibret almayanlar, başkalarına ibret olurlar. Geleceğe yönelik projeksiyonlarda çok önemlidir. Ama her şeyden daha önemlisi “şimdi” dir. Çünkü geçmişle gelecek arasındaki köprü şimdidir.

Şimdi neyiz, neredeyiz, ne durumdayız. Asıl önemli olan burasıdır. Yani “dem bu demdir, dem bu dem.

İnsanı geçmişle ve gelecekle meşgul ederek “şimdi” de sürekli mağlup etmek şeytan ve nefsin de en mühim taktiği, stratejisidir.

Bakın şeytan ve nefsin bu oyununu Bediüzzaman Said Nursi ne güzel anlatıyor: Ey sabırsız nefsim! Acaba geçmiş günlerdeki ibâdet külfetini ve namazın meşakkatini ve musibet zahmetini, bugün düşünüp muzdarip olmak, hem gelecek günlerdeki ibâdet vazifesini ve namaz hizmetini ve musibet elemini, bugün tasavvur edip sabırsızlık göstermek hiç kâr-ı akıl mıdır? Şu sabırsızlıkta misâlin şöyle bir sersem kumandana benzer ki: Düşmanın sağ cenah kuvveti onun sağındaki kuvvetine iltihak etmiş ve ona taze bir kuvvet olduğu halde; o tutar mühim bir kuvvetini sağ cenâha gönderir, merkezi zayıflaştırır. Hem sol cenahta düşmanın askeri yok iken ve daha gelmeden, büyük bir kuvvet gönderir, «Ateş et!» emrini verir. Merkezi bütün bütün kuvvetten düşürtür. Düşman işi anlar, merkeze hücum eder; tar ü mar eder. Evet buna benzersin. Çünki: Geçmiş günlerin zahmeti, bugün rahmete kalbolmuş; elemi gitmiş, lezzeti kalmış. Külfeti, kerâmete iltihak ve meşakkati, sevaba inkılab etmiş. Öyle ise ondan usanç almak değil, belki yeni bir şevk, taze bir zevk ve devama ciddî bir gayret almak lâzım gelir . Gelecek günler ise mâdem gelmemişler. Şimdiden düşünüp usanmak ve fütur getirmek; aynen o günlerde açlığı ve susuzluğu ile bugün düşünüp bağırıp çağırmak gibi bir divâneliktir. Mâdem hakikat böyledir. Âkıllı isen, ibâdet cihetinde yalnız bugünü düşün ve onun bir saatini, ücreti pek büyük, külfeti pek az, hoş ve güzel ve ulvî bir hizmete sarf ediyorum , de. O vakit senin acı bir füturun, tatlı bir gayrete inkılâp eder.

İşte ey sabırsız nefsim! Sen üç sabır ile mükellefsin. Birisi: Tâat (ibadet) üstünde sabırdır. Birisi: Mâsiyetten (günahlardan kaçınmak üzerine) sabırdır. Diğeri: Musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, şu üçüncü ikazdaki temsilde görünen hakikati rehber tut. Merdâne «Ya Sabur » de, üç sabrı omuzuna al. Cenâb-ı Hakk’ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, (sadece şimdiye harcarsan) her meşakkate ve her musîbete kâfi gelebilir ve o kuvvetle dayan, dayanırsın.

Çok daha fazla şeyler yazılabilir. Ama yerimiz dar. Gelin hep birlikte toplum ve kişisel olarak aynanın karşısına geçelim ve “şimdi” ile yüzleşelim. “Şimdi” biz neyiz, ne durumdayız, ne kadar çalışıyoruz, ne kadar dürüstüz, ne kadar kul hakkı na dikkat ediyoruz, Rabbimize ve insanlara karşı ne kadar samimiyiz gibi yüzlerce soruyu kendimize soralım ve bunların cevabını bir ajandaya yazalım. Bu ajanda bizim “yol haritamız” olsun.

El mühim: ”Hesaba çekilmeden, kendimizi (ŞİMDİ) hesaba çekelim mi?

Yorum Ekle