Merhamet biraz daha merhamet…

İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır (V. Hugo)

Adalet-Düşünce özgürlüğü-İstişare Müslümanın her söz ve eyleminde dikkat etmesi gereken saç ayağı.

Bu gün Müslümanlar birbiriyle ilgili değerlendirmelerinde bu saç ayağını esas alıp ona göre hareket ediyorlar mı ?

Örneğin Allah kulunu hesaba çekerken mizanda günah ve sevaplarını tartacak ve 1 trilyon günah , 1 trilyon 1 sevabı varsa “iyi insan” olarak direk cennetine koyacak.

Müslümanlar olarak “eşiddeu ale-l küffar , ruhame-u beynehum” ilkesi gereği kendi içlerinde son derece merhametli olmaları gerekirken  çok katı kalpli ve acımasız olabiliyoruz.

Peygamberin hayatı merhamet tablolarıyla dolu.  O etrafına yumuşak davranarak onların kalbini , ruhunu kazandı. Affederek ,merhamet göstererek mükemmel bir sahabe topluluğu oluşturdu.

İnsanlar mutlaka hata yaparlar dostlar.

Bu onların yaratılışında var.

”Hata yapanların en hayırlısı tövbe eden ve hata yapmamaya çalışandır”

Bir Müslüman hata yaptığında , diğer Müslümana düşen, onu yargılamak ve mahkum etmek değil, ona  afv ve merhametle davranarak aynı hataya bir daha düşmemesi konusunda yardımcı olmaktır.

Bu konularda çok keskin sözler söyleyebiliyor , yazılar yazabiliyoruz.

Hayatı kamuoyunca malum insanları bir kararından dolayı “güçsüz “ ilan edebiliyoruz. O karar kesin hata da olsa , bütün geçmişte yaptığı hizmetleri ortadan kaldırmaz.

Vali , Belediye Başkanı ya da teknik direktör göreve başlıyor.3 ay geçmeden çok ağır ifadelerle eleştiriyoruz. Halbuki onların zamana ve katkılara ihtiyaçları var.

İnsanın en kıymetli organları kalp ve beyin ve onların en kıymetli ortak ürünüfikir” dir. İnsanın bir bal arısı gibi tüm ulaşabildiği varlıklardan ortaya çıkardığı bir üründür fikir. İnsanın kendisi özgün olduğu gibi fikirleri de özgündür.

Fikir yok edilemez, bastırılamaz. Ancak değiştirilebilir, geliştirilebilir. Onun için Yüce Allah “insana özel “ olan fikre çok değer verir. Kendisine bayrak açmış insanların dahi fikirlerini biz kıyamete kadar baki kalacak olan Kuranı Kerimden öğreniriz. Firavunun “Ben sizin en yüce rabbiniz değimliyim” dediğini, İblisin ,nemrudun, karunun, kavimlerin isyan cümlelerini hep Kurandan öğreniriz. Hz. Peygamberde Necran Hıristiyanlarını mescidinde ağırladı, onlarla müzakerelerde bulundu hatta mescidinin bir köşesini ayin yapmaları için onlara tahsis etti.

Ülkemizde çok yaşanan herhangi bir gazeteci, sanatçı , akademisyen veya ,entelektüelin ortaya koyduğu farklı fikirleri  üzerinde fırtınalar koparılıyor, soruşturmalar açılıyor, telefonla tehditler  devreye giriyor, düşünceyle alakası olmayan kurumlar, kuruluşlar olaya müdahil oluyor. Yaşanan bu süreç tüm düşünürlerimizi olumsuz etkiliyor, bize Cemil Meriç üstadın sözünü hatırlatıyor: “Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülke de elbette düşünür çıkmaz ” Bu gerçek ülkemizin parlayan yüzüne hizmet etmiyor…

Ben Türkiye’de konuşulan yazılan bazı  fikirlere kesinlikle katılmıyorum. Ama o fikirlerin açıklannma özgürlüğünü sonuna kadar savunuyorum. Fikirle mücadele sadece fikirle yapılır. Hakaret, tehdit, kovmak ,soruşturma açmak fikri bir mücadele yöntemi asla değildir.

Tahammül, sabır, müsamaha, empati en çok entelektüellere, gazetecilere yakışan vasıflardır. Kendine güvenen, kendinden emin insanlar farklı fikir ve düşüncelerden rahatsız olmaz, aksine onu bir zenginlik olarak görür. O farklı fikirlerin değişimi dönüşümü için nezaket ve edep dairesinde mücadele ederler.

Anadolu’yu Türkleştiren, İslamlaştıran “gönüllü hareketlerin” en öne çıkan vasıfları sevgi ve müsamaha idi. Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Mevlana Celalettin Rumi, Sadrettini Konevi ve yüzlerce Anadolu erenleri hep sevgi ve müsamaha üzerinde durdular. “Yaratılanı yaratandan dolayı sevdiler, hoş gördüler“, kapılarını herkese her düşünceye açık tuttular. Bu gönül zenginliğiyle gönülleri fethettiler.

Bizler sürekli Dünyanın en gözde mekanı olmuş hala da öyle olan doğu ve batının gözlerinin üzerimizde olduğu bir Coğrafyada yaşıyoruz. Yukarıda saydığım gönüllü hareketlerin temerküz ettiği bir vatanda, bir medeniyet merkezine Eyüp Sultanın, Mevlananın, Konevinin, Hacı Bektaş Velinin kanatlarının altına aldığı bir beldeye müsamahasızlık, sevgisizlik yakışmıyor.

Gazeteler bir fikir marketidir. Orada her fikir, düşünce kendisine yer bulmalıdır. Müsademeyi efkardan Barika-i hakikat ortaya çıkar.(Fikirlerin çarpışmasından hakikat şimşeği ortaya çıkar)

Eşya da her şey zıddıyla bilinir Karanlık olmadan ışık anlaşılmaz, açlık olmasa nimetin kıymeti bilinmez. Zıt fikirlere ihtiyacımız var. Yoksa meşhur  tabirimizle “keller yağırlar birbirini ağırlar”  özdeyişinin muhatabı oluruz.

Buradan tüm gazeteci ve entelektüel dostlarıma bir çağrıda bulunuyorum: Lütfen biraz daha müsamaha, biraz daha teenni, biraz daha tahammül, biraz daha feraset.

Merhametin yok diyelim nefsine

Merhamet etmez misin evladına

Yorum Ekle