Tarihin omuzlarımıza yüklediği yük her geçen gün ağırlaşıyor.
Kalıp cümlemiz aslında bu günlerde tam anlamını buluyor.
Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz bir dönemi yaşıyoruz.
Mazi-Hal-Müstakbelde bizi birleştirecek ortak paydalarımız/asgari müştereklerimiz yerine bizi ayrıştıracak
azami farklılıklar üzerinde durduğumuz takdirde birlik ve beraberliğimiz zarar görüyor.
Binlerce ortak noktamız yerine onlarca farklı tarafımız ayın güneşi kapatması gibi bizi karanlıkta bırakıyor.
10 Kasım klasiği gibi yine tartışmalar.
Herkes her konuda diğeri gibi düşünmek zorunda değil elbette.
Ama herkes diğerinin düşüncesine saygı duymak zorunda.
Her zaman yazıyorum:
Bir amelin , Salih amel olması için en az 3 şartı birlikte taşıması gerekiyor.
Ben bu şartlara Salih amelin saç ayağı diyorum.
Bunlar:
1.Adalet
2.Düşünce özgürlüğü
3.İstişare
Bu 3 nden biri eksik olduğunda Salih amel gerçekleşmez.
Zira yapılan işin adil olması için herkesin düşünce özgürlüğüne sahip bir biçimde istişare ile fikrini ifade etmesi gerekir.
Veya istişarenin hakkıyla yapılması için insanların adil olması ve düşüncelerini açık yüreklilikle ortaya koyabilmesi şarttır.
Başka bir açıdan da adil insanlar bir araya gelip istişare yapamadığı sürece düşünce özgürlüğü gerçekleşemez.
Mazi-Hal ve İstikbalimize dair tüm kişi ve konuları bu ölçüyle değerlendirmek zorundayız.
Kişileri başka kişilerin görüşlerine göre değerlendirmek her zaman bizi hataya sürükler.
Bir konuyu veya kişiyi değerlendirirken önce kişi ve konu hakkında gerçek bilgilere sahip olmalı, sonra yaşadığı zamanın şartlarını çok iyi tahlil etmeli, en son o kişi ve konu hakkında olumlu ve olumsuz değerlendirmelere bakmalı ve vicdan ve insaf ölçüleriyle duygularımızla değil, aklımızla değerlendirmeliyiz.
Rabbimiz İsra 36. Ayette ‘’ Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan (o peşine düştüğün şeyden) sorumludur’’ diyor.
Yine Hucurat 12. Ayette ‘’ Ey inananlar! Zannın birçoğundan sakının!
Çünkü zannın bir kısmı günahtır! Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın ve arkanızdan birbirinizi çekiştirmeye kalkışmayın!
Aranızdan, hiç ölmüş kardeşinin etini yemek isteyen kimse çıkar mı?
Hayır, siz ondan tiksinirsiniz. Ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun.
Şüphesiz Allah, tövbeleri kabul edendir, çok merhametlidir’’ emrediyor.
Bakın aziz kardeşlerim Yüce Allah bizlere ‘’zannın çoğundan kaçının, yanınızda olmayan bir mümini arkasından eleştirmeyin, ölü kardeşinizin etini yemeyin’’ buyuruyor.
Ayrıca Al-i İmran 134. Ayette ‘’ Onlar (Allah’ın emirlerine uygun olarak yaşayan kimseler), bollukta ve darlıkta (Allah için) harcarlar, öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını bağışlarlar.
Hiç kuşkusuz Allah iyilik yapanları sever’’ tavsiyelerini yapıyor.
II. Dünya savaşından sonra kurdukları düzenle dünyayı yöneten ve bu düzeni devam ettirmek kalıcı hale getirmek isteyenler devletleri daha küçük lokmalar haline getirip konforlu ve sürekli bir yemek peşindeler.
Devletleri parçalayıp, devletçikler haline getirmek istiyorlar.
Bu itibarla parçalamak istedikleri devlet ve milletlerin ortak paydalarını gizleyip, farklılıklarını kaşıyarak önce birlik ve beraberliklerine zarar veriyorlar.
Yugoslavya, Afganistan , Irak, Libya , Yemen ve Suriye ülkelerinin hemen yakın tarihimizde yaşadıkları zulüm, gözyaşı ve acılar bizlere hiçbir ders ve ibret vermiyor mu?
Zulüm makineleri piyonlarıyla kapımıza 15 Temmuzda dayanmış ve bu millet birlik ve beraberliğiyle makineleri savuşturmuş ama kapımızdan tamamen uzaklaştıramamıştır.
79 Milyon olarak hepimizin uyanık olması ve birbirimize kenetlenmemiz gerekmektedir.
Rabbimizin bizden beklediği en büyük FARZ VAZİFE şu an birlik ve beraberliğimiz.
Bu coğrafyanın son kalesi ve umudu olarak kalan ülkemize sahip çıkmamız için önce birbirimizin elini sıkı sıkı tutmamız, kalplerimizi birleştirmemiz zaruridir.
‘’Allah’a ve Resulü’ne itaat edin,
Birbirinizle çekişmeyin,
Yoksa yılgınlığa düşersiniz ve cesaretiniz sönüverir.
Ve zor durumlarda sabırlı olun.
Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.’’
Enfal,8/46