Yaşlılık bir final. Genç olarak ölmek istemediğimize göre herkesin yaşamak istediği bir final. Yaşlılık aynı zamanda bir hasat mevsimi. Hani tarlaya ürünü ekersiniz, sularsınız emek verirsiniz ve ürünü sabırsızlıkla beklersiniz ya işte O dur yaşlılık. Her kemal ve Cemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister ya, işte bu eylemin en güzel zamanıdır yaşlılık. Şiirde mahlasınızın da zikredildiği en güzel son dörtlüktür yaşlılık.
Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı ? (Yasin, 36/68) Yani yaşlılık hepimizin muhakkak surette uğramak istediğimiz ve uğrayacağımız bir istasyon, muhakkak yaşamak istediğimiz bir süreç, tatmak istediğimiz bir hayat dilimi. O yaşlılığı konforlu ,zevkli,tatlı bir hale getirmek bizim elimizde. Yaşlılarımıza nasıl davranıyorsak bize de öyle davranılacağı milyonlarca tecrübelerle kanıtlanmış bir hakikat.
Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,
Şevk ile her dem uçup, çağırırım dost, dost!
Niyazi Mısri
Bir Arap Şair “Dostlardan ayrılık olmasaydı ölüm yol bulup bize gelemezdi” der.25 ay Konya Huzurevinde idarecilik yaptım. 325 civarında yaşlımız vardı. Bu sürede edindiğim tecrübelerin neticesi olarak, bütün iletişim vasıtalarını kullanarak şunu haykırmak istiyorum: Huzurevlerini bir geri dönüşüm kutusu olarak görmeyin. Kabrin bir önceki istasyonu olarak görmeyin. Burasını bir fizik tedavi merkezi olarak, bir hastane olarak görün. Siz hastane yatırdığınız hastanızı ziyaret etmez misiniz. Onu hastaneye yatırdıktan sonra Hastane yetkililerinin arayıp “efendim hastanız taburcu oldu ya da hastanız ex (öldü) oldu, gelin alın “ demesini mi beklersiniz. Asla, gitmeden telefon açıp bir isteğinin olup olmadığını sorarsınız, çiçeğinizi elinize alırsınız ve düzenli olarak ziyaret edersiniz.
Peki hastanede yatan yakınınız için gösterdiğiniz bu hassasiyeti niçin huzurevinde kalan yakınınız için göstermiyorsunuz. Ben 10 yıl sağlık kuruluşlarında 11 yıl da Sosyal Hizmetlerde çalışan birisi olarak söylüyorum. Huzurevinde, Yuvada, Yurtta kalan kişilerin yakınlarınca ziyaret edilmesi hastanelerden çok daha önemli. Biz gelin bizim vazifelerimize yardımcı olun demiyoruz. Sadece arada ziyaret edip “biz sizi unutmadık” mesajını onlara verin diyoruz. Bu mesajın onlar için ne kadar kıymetli olduğunu bilemezsiniz. Aslında bu mesajı onlara vermenin size de neler kazandıracağını da bilemezsiniz. Bilseniz eminim ki ben bu yazıya bu yaşlı yakınları da fazla huzurevine gelip gidiyor,yaşlılarımız bu yoğunluktan rahatsız diye yazardım. Huzurevimizde en sıkıntılı yaşlılarımız ziyaret edebilecek yakınları olup ta ziyaret edilmeyen yaşlılar. Ziyaret edecek kimsesi olmayan yaşlılarda sıkıntı yok. Onlar hayatlarından memnun. Çünkü beklentileri yok. Ama diğerleri gözleri sürekli yolda, kulakları sürekli telefonda. Bu söylediklerimiz yaşlıların yakınları ile ilgili. Bilakis sivil toplum kuruluşlarınca ve toplumun değişik kesimlerince yapılan ziyaretlerden memnunuz.
Diğer önemli olan bir hususta yaşlılarımızın bugünkü sosyal hayatta ev içerisindeki konumu. Örneğin: Niçin evlerimizde “çocuk odası” var da “ yaşlı odası” yok. Koyu renklerin hakim olduğu tv si,büro tipi buzdolabı, duşu, lavabosu ile niçin yaşlılarımıza ait özel yaşam alanları oluşturmuyoruz. Dilediğinde bizimle zamanını paylaşacağı dilediğinde odasına çekilip kafasını, kendisini dinleyebileceği odaları niçin olmasın. Çünkü onların zaman planlaması, tv tercihleri, müzik zevkleri, beslenme alışkanlıkları bizimkilerle tamamen örtüşmüyor. Aynı mekanda ama herkesin rahat edebileceği birbirini rahatsız etmeyeceği alanlar oluşturulabilir.
Hani bir söz var ya “Merdivenlerden inerken herkese selam ver,inerken onlar seni bekliyor olacak.” Evet gençlik, orta yaş dönemleri bir çıkış. Ama bu merdivenlerin inişinin olduğunu da unutmayalım. Fakat bana göre belki de en güzeli “insan yapacak işi kalmadığında yaşlanmıştır. Önünde yapacak işi olan ve işini yapan insan asla yaşlanmaz “ gerçeğiyle hayattan kopmadan son ana kadar sevgiyle, inançla, haysiyetle, iyimserlikle, umutla genç ve dinç yaşamak en güzeli. Yaşlının birisi zaman geçtikçe ibadetlerde, çalışmalarında gayretini daha çok artırıyormuş. Çevresindekiler ona demişler: ”sen yaşlandın çok hareketlisin, istersen biraz hızını azalt.” Yaşlı onlara ” evladım ömür bir maraton koşusuna benzer. Siz hiç yarışın sonuna yaklaşan yarışcının yavaşladığını gördünüz mü ? diye cevap vermiş. Yaşlılık bizim inancımıza göre tam bir final. Allahın duasına ayrı bir önem verdiği nazik ve nazenin bir ruha sahip olan ihtiyarlar bu dönemi ahirete hazırlık cihetinde çok iyi değerlendirebilirler.
Tabii hepsinden önemlisi aile. İnsanın sosyal hayatta küçük bir cenneti olan aile aynı zamanda toplumun en önemli sigortası. Aile muhafaza edilebilirse hem yaşlı, hem kadın, hem erkek, hem çocuk belki de bunlarla ilgili bugün yaşanan olumsuzlukların büyük oranda ortadan kaldırılabileceği kanaatindeyim. Bir ailenin dağılmasının toplumun bünyesinde bir tümör kadar zararlı olduğunu tüm bünyeyi rahatsız edip ölüme sürüklediğini bir sosyal hizmetler çalışanı olarak söyleyebilirim.
Gelin bütün kainata yetebilecek, bütün kainatı kapsayabilecek olan muhabbet ve kabiliyetimizi kullanalım ve bu sevgiyi yayalım. Çünkü sevgiler paylaşıldıkça artar hüzünler paylaşıldıkça azalır. Ve bu muhabbet tüm problemlerimizi çözer, tüm sıkıntılarımızı izale eder. O zaman fertte ailede, çocukta, gençte, yaşlıda toplumda hak ettiği saygı ve sevgi atmosferinde mutluluğu yakalar.
Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.