Günler yine terör olaylarının ve çözüm yollarının yoğun olarak konuşulduğu günler. Kocaman bir ülkede, büyük bir devlet, devasa bir ordu. Ve biz 30 yıla yakındır aynı konuyu ve çözüm yollarını tartışıyoruz. Bir önceki yazımda terörün panzehirinin daha fazla özgürlük ve demokratikleşme olduğunu ifade etmiştim. Olayın diğer boyutu güvenlik önlemleri konusu.
07 Ekim 2008 tarihinde yazdığım yazının başlığı Malatya Çocuk Yuvasında yaşanalar ve Aktütün karakolu gerçeği idi. O tarihli makalemden kısa bir bölüm :
“Aktütün 5. kez saldırıya uğradı ve sadece bu karakolda 46 şehit verdik teröre . Aynı delikten beşinci defa ısırılmak, aynı karakolda 46. şehidi vermek, bir rivayete göre 38. baskını yaşamak hepimizin ağrınıza gitmiyor mu dostlar.
Kamu da görev yapanlar bilirler. Kamu çalışanları yaptıkları görev esnasında -ihmal veya kasıt yoluyla olsun her ne suretle olursa olsun- yaptıkları hatalardan dolayı mutlaka hesap verirler ve bedel öderler. Size bir örnek vermek istiyorum.
2005 yılında dönemin Malatya Valisi Osman Derya Kadıoğlu “Çocuk yuvasında işkence ve şehir suyunda koli basili” yüzünden merkeze alınmıştı.
Bakıcıların çocuklara uyguladığı şiddet görüntüleriyle gündeme gelen Malatya 0-6 Yaş Çocuk Yuvası davasında, aralarında eski sosyal hizmetler il müdürünün de bulunduğu 8 kişiye, 1’er yıl hapis cezası verildi.
Malatya 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada eski sosyal hizmetler il müdürü Yakup Güler, çocuk yuvası eski müdürü Niyazi Yıldız, yuvada görevli öğretmenler S.S. ve A.D., sosyal hizmetler uzmanları H.A. ve G.K. ile çocuk eğiticileri Z.K. ve S.B. hazır bulundu. Yakup Güler, savunmasında, mevzuata göre il müdürlerinin rutin periyodik denetleme tarihlerinin olmadığını belirterek, görevi sırasında çocukların faydasına olabilecek birçok iş yaptığını öne sürdü. Odada kalanların sayılarını düşürüp yurtları ev sistemine geçirdiğini ifade eden Güler, deftere kayıtlı 8 denetlemesi olduğunu, her gün çocuk yuvasına uğradığını, tüm çocukları çok iyi tanıdığını anlattı. Güler, gerek çocuklardan gerekse de çevreden görevi süresince herhangi bir şikayet almadığını iddia etti. Mahkeme heyeti, Güler, Niyazi Yıldız, S.S., A.D., H.A., G.K., Z.K. ve S.B.’ye görevlerini ihmal ettikleri gerekçesiyle 1’er yıl hapis cezası verdi. Mahkeme, daha sonra cezanın ertelenmesine; sanıkların 1 yıl denetimli serbestlik sistemine tabi tutulmalarına karar verdi. Malatya’da, 2005 yılının Ekim ayında, yuvadaki çocuklara şiddet uygulandığına ilişkin gizli kamera görüntülerinin bir televizyon kanalında yayınlanmasının ardından 12 bakıcı kadın hakkında ‘eziyet’ suçlamasıyla dava açılmıştı.
Peki sonuç ne oldu ? Malatya olaylarından sonra SHÇEK her açıdan adeta çağ atladı. Önce olay detaylı bir şeklide incelendi. Kanun ve yönetmeliklerinde gereken değişiklikleri yaptı. Personelin niceliği ve niteliği ile ilgili adımlar atıldı. Ve Malatya Çocuk Yuvası olayı SHÇEK için bir milat oldu.
Devlet büyüklerimizin , siyasilerimizin, TSK yetkililerinin, basınımızın, STK ‘ların Malatya Çocuk Yuvası olayında gösterdiği hassasiyeti göstererek 5.kez saldırıya uğrayan ve 46 Vatan evladını şehit verdiğimiz “Aktütün Karakolu” olayını bir Milat kabul ederek gereken inceleme, araştırma, soruşturmaları yaparak sorumluların cezalandırılması ve görülen tüm eksikliklerin giderilmesi için üzerine düşen görevi yerine getirmeliler. Aksi takdirde 5. yi 6. saldırı izler.46 şehidimize yeni ana kuzuları eklenebilir” demiştim. Tamamı için : https://www.cemilpasli.com/siyaset/malatya-cocuk-yuvasinda-yasananlar-ve-aktutun-karakolu-5-kez-saldiriya-ugradi )
Ve aradan 2 yıla yakın zaman geçti. Bir çok olay yaşadık ve maalesef bir çok ana kuzusunu şehit verdik. En son “Gediktepe” olayına yakından bakalım:
Şemdinli Gediktepe’ deki sınır karakoluna kalabalık bir terörist grubu saldırdı ve 11 şehit verildi.
Saldırıyla ilgili önemli iddialar gündeme getirildi. Birçok yorumlar yapıldı. Güvenlik birimlerinin tespitleri, yaşanan ihmali ortaya koyarken, askerlerin ifadeleri ve otopsi sonuçları Mehmetçik’e çok yakın mesafeden ateş açıldığını gösteriyor. Alınan bilgilere görev, Hakkari Tümen Komutanı Gürbüz Kaya’nın ‘çoban zannettik’ dediği teröristler, mevzilerin bulunduğu arazide bir ay keşif yapıp birliğe ait bilgileri topladı. Saldırı gecesi 63 kişilik terörist grubun 20’si dere yatağında saatlerce sürünerek mevzilere sızdı.
Tecrübeli siyasetçilerden Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli’nin değerlendirmesine kulak verelim: “Aceleyle yapılan açıklamaların inandırıcılıktan uzak olduğunu belirten Pakdemirli, “Çobanlar, ne zamandan beri davarsız ve topluca geziyor? Çobanlar, sürünün büyüklüğüne göre 1, 2 veya 3 kişi olur. Davar yoksa, gelen kişilerin çoban olma ihtimali var mı?” diye konuşuyor. Yapılan açıklamalardaki kaçakçılar ihtimaline de tepki gösteren Pakdemirli, “Kaçakçılar artık 20’şer, 30’ar kişi dolaşıyor, mallar için araba, katır, at gibi hayvanları kullanmayıp yüklerini kendileri mi sırtlıyor? Kaçakçılar, yükünü hayvanlarla bir yerden bir yere götürür ve azami iki kişidirler. Daha sonra yapılan bir açıklamada ise gelenlerin 250 değil, 45-50 kişi olduğu söylendi. Bunlardan 23’ü karakolu bastı denildi. Diğer yarısı ne yapıyordu saldırı sırasında?” sorusunu yöneltiyor.
Terörle mücadelede özel eğitimli timlerin kullanılması gerektiğini vurgulayan Ekrem Pakdemirli sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bizdeki ordu dünyanın, ikinci en büyük ordusu. Gel gör ki 4-5 bin baldırı çıplakla baş edemiyor. Muazzam kaynaklar harcıyoruz. Sınır güvenliğini özel donanımlı birliklere , dağdaki operasyonları Özel Harekât timlerine bırakın, bir yıl sonra PKK Güneydoğu Anadolu’dan silinir.”
Bu konuda benzeri o kadar yorum ve çözüm önerileri getirildi ki gündemi takip edenler biliyorlar.
Şu an için can yakıcı soru şu ?
Shçek için “milat” olan Malatya Çocuk Yuvası olayı gibi “Gediktepe “ TSK için milat olacak mı ?
Yoksa tarih , alışkanlık haline getirdiği bildik oyunu bir kez daha başarıyla tekrar mı edecek ?