Bir arap şair “Dünyadan dostlardan ayrılığın
acısı olmasaydı ölüm yol bulup bize gelemezdi” der,
Dünyada en kıymetli şey iyi bir dosttur.
En büyük servet iyi bir dosttur.
Bütün başarılı insanlar sağlam dostluklar kurmuş
hayatı onlarla beraber yaşayan, paylaşan
insanlardır.
Peygamberimizin de Hz. Ebubekir Sıddık
ile başlayan, Hz.Ömer, Osman, Ali ile devam eden
ve halka halka genişleyen sahabelerle samimi ,
insani, içten dostluğu vardı. Hepsine öyle içten samimi
davranırdı ki sahabe Peygamberin en çok kendisini
sevdiğini sanırdı.
Dostluk emek ister, fedakarlık ister,
Feragat ister, digergamlık ister.
Sizinle dostlukla ilgili bazı ölçüleri paylaşıyorum.
Bizim dostlarımız kim, bize yakınlıkları ne kadar.
Beraber gözden geçirelim mi ?
Ne dersiniz, buyrun:
Yüz yüze dostluklar vardır.
Güneşle ayçiçeğinin dostluğu, böyle bir dostluktur mesela.
Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten.
Uzak dostluklar vardır.
Denizlerin ortasındaki bir adayla,
dağların arasındaki bir göl, birbirlerinin uzak dostlarıdır.
Dostluklarını gündüz kuşlarla,
gece yıldızlarla iletirler birbirlerine…
Sessiz dostluklar vardır.
Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın
elleri arasında sessiz bir dostluk oluşur.
Her şeyden konuşur sessizce bu eller…
Uzun dostluklar vardır.
İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine
kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında…
Günün birinde ölen dostluklar vardır.
Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanı başında
duran ceviz ağacının dostluğu gibi…
Bir gün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makineler
o bahçeye girip de, bir süre sonra evin ve ceviz ağacının
yerinde asık suratlı binalar yükseldiği zaman ölen dostluklar…
Vakitsiz dostluklar vardır.
Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce
dostu oluverir gözlerimizin…
Ya da ayrılırken verilen bir dal karanfil
ellerimize o anda gelen dostluktur…
Bakımsız dostluklar vardır bir de…
Zaten var, zaten dostuz deyip
yıllarca bir telefonun,
bir kaç cümlelik mektubun
bile çok görüldüğü dostluklar…