Kişiyi ayakta tutan ve birbiriyle tamamen bağlantılı 3 temel esas vardır:
1.Özgüven
2.Sosyal Çevre
3.Zihni arka plan(güncel, taze, doğru bilgi birikimi)
Medya kişileri ayakta tutan bu 3 temel esası en çok etkileyen sektördür.
Bu tarih boyunca hiç değişmemiştir.
Peygamberimiz döneminde medya işlevini şairler yerine getiriyor ve onların en iyi şiirleri altın harflerle Kabe’nin duvarında (Muallakat-ı Seb’a:Yedi asılanlar) Mekke halkının ve Hacıların dikkatine sunuluyordu.
Bu gün medya akıllı telefonlar vasıtasıyla tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar hayatımıza girdi.
Eğer kişiler özellikle sosyal medya kullanımını bir sistem ve disiplin içerisinde kullanmazsa -bunun bu gün örnekleri var- ilerleyen aşamada psikiyatri servislerinde yatış verilerek sosyal medya kullanımı disipline edilmesi gereken vakalar oluşacak.
İnsanın özgüvenini geliştirme, zihni arka planını zenginleştirme ve sosyal çevresini güncel, taze ve geniş tutma konusunda tabii ki sosyal medyaya ihtiyacı var. Sosyal Medyadan tamamen uzaklaşmak ve salt kendisini bir tehdit olarak görmek kişiyi zamandan koparır ve yalnızlığa, gündem-dışılığa, bilgisizliğe iter ve her konuda başarısız kılar kabul.
Bu sebeple Ailede önce anne-babalar kendileri bizzat örnek olarak ‘’Aile ve Medya Okuryazarlığı’’ konusunda çocuklarını eğitmeli ve onlara rehberlik etmeliler tamam.
Bir önceki yazımda (Aile ve Medya(Sempozyum tebliğim)= https://www.cemilpasli.com/sosyal-hizmet/aile-ve-medya-sempozyum-tebligim ) ailenin medyaya karşı duruşunu ayrıntılı bir şekilde yazmıştım.vBu yazımda Özgüven ve sosyal medya bağlantısı ve olayın nasıl klinik psikiyatri alanına kaydığını açıklamaya çalışacağım.
İnsanı halife yapan diğer varlıklardan farklı olarak kendisine verilen egodur/nefistir.
Nefis, psikolojide ego ile ifade edilmekte onu dengeleyen (akıl, kalp, vicdan) unsurlarda süper ego olarak tarif edilmektedir.
Düdüklü tencere üzerinden konuyu aktarmak gerekirse ; insan bir düdüklü tencere gibi, içerisinde iyi-kötü, doğru-yanlış, fücur-takva, hayır-şer imtihanın gereği olarak verilen nimet/musibetlerle birlikte hepsi bir yemek malzemesi olarak kaynıyor.
Ego/Nefis:Düdüklünün kapağı.Hepsinin üzerini örtüyor ve insan Rabbine sunması gereken,özel-özgün ürününü(ibadeti,kişiliği,hal ve hareketlerinin tümü) pişiriyor bu kapak sayesinde.
Süper Ego:Düdüklünü düdüğü.Ne kadar buharın tahliye edilmesine o karar veriyor. Kişi özel-özgün yemeğinin/ürününün pişip pişmediğini de düdükten çıkan buharın kokusundan anlar insan ve çevresi.
Şişirilmiş/sahte/köpük/sanal ego(benlik):Gerçek hayatta karşılığı olmayan, kişinin kendi emeği bulunmayan değerleri kendi değerleri gibi göstermeye çalışmasıyla oluşan şişirilmiş/sahte/köpük/sanal benlik.
Bu gün sosyal medya ürettiği ürünü dengeli bir şekilde insanlığın faydasına takdim etmek için güzel bir vasıta iken , giderek insanın üretiminde hiçbir katkısı olmadığı olayları, resimleri sık sık paylaşarak şişirilmiş egoya hizmet ediyor.
Oysa şişirilmiş/köpük olan benlik kişiyi normal hayattan uzaklaştırıyor. Çoğu hava/köpük olduğu için kişinin ayaklarını yerden kesiyor. Kısaca şişirilmiş ben de gerçek malzemeden çok, köpük ve hava yer aldığından kiş i kontrolsüz bir şekilde uçmaya başlıyor.
Rahmetli Sakıp Sabancı’nın 48 altın öğüdü var. Bunlardan birisi de
‘’Uçmayın !
Çünkü uçmak kolay inmek zordur.’’
Şişirilmiş benliklerle sosyal medya da kontrolsüz dolaşanlar biraz pistte dolaştıktan sonra tam anlamıyla uçuşa geçiyorlar.
Uçmak gerçekten kolay, peki inmek ???
Psikiyatri servisleri sosyal medya bağımlılığını bir hastalık olarak tanımlamalı ve bolca yatak tahsisi yapmalı.
Zira uçanların ayaklarının yere basması için Psikiyatr desteği ve klinik bakıma ihtiyaç görünüyor yakın zamanda.