“Şüphesiz ebrar (iyiler) olanlar, elbette nimetler(le donatılmış cennetler) içindedirler ve muhakkak ki füccar, mutlaka alevli ateş içindedir. Dîn günü (ahret) ona (alevli ateşe) yaslanırlar (atılırlar).” İnfitar 82/13,14,15
Yüce yaratıcı yukarıda zikrettiğimiz ayetlerde cennet ve cehennemle ilgili şu önemli ayrıntıyı bize hatırlatıyor. İyiler cennete gidecektir ya da kötüler cehenneme girecektir yerine; “iyiler cennette , kötüler cehennemdedir” ibaresini kullanıyor.
Yani iyi insanlar sahip oldukları iman , inanç ve dünyaya bakış açıları sebebiyle dünya da dahi cenneti bir hayat yaşarlar. Küfür ,dalalet ve sapkınlık içinde olanlar ise cehennemi bir ömür sürerler.
Bu kişinin hayatının genelinde böyle olduğu gibi , sevap ve günah işlenmesi durumunda da böyledir. Yaratıcının emrettiği sevap olan ve neticesi cennet olan bir “amel” işlendiğinde hepimiz ve herkes bir iç huzuru cenneti bir hal hisseder. Yaratıcının yasakladığı bir “amel” işlendiğinde ise bir iç sıkıntısı cehennemi bir hal hisseder.
Bediüzzaman Said Nursi bu konuyu şu şekilde izah eder: Cenâb-ı Hak kemâl-i kereminden ve merhametinden ve adâletinden, iyilik içinde muaccel bir mükâfat ve fenalıklar içinde muaccel bir mücâzat derc etmiştir. Hasenâtın içinde, âhiretin sevâbını andıracak mânevî lezzetler, seyyiâtın içinde, âhiretin azâbını ihsâs edecek mânevî cezâlar derc etmiştir. Meselâ, mü’minler mâbeyninde muhabbet, ehl-i îmân için güzel bir hasenedir. O hasene içinde, âhiretin maddî sevâbını andıracak mânevî bir lezzet, bir zevk, bir inşirâh-ı kalb derc edilmiştir. Herkes kalbine müracaat etse bu zevki hisseder.
Hem, meselâ, sûizan ve sû-i te’vilde, bu dünyada muaccel bir cezâ var. “Men dakka duka” kaidesiyle, sûizan eden, sûizanna mâruz olur. Mü’min kardeşinin harekâtını sû-i te’vil edenlerin harekâtı, yakın bir zamanda sû-i te’vile uğrar, cezâsını çeker.
Bu gün iletişim kanallarının gelişmesiyle dünyanın diğer ucundaki haberler hemen bize ulaşıyor ve şunu net bir şekilde görüyoruz,İşlenen günah insanı bu dünyada dahi cehennemi bir atmosferin içine alıyor.Amerika başkanı da olsa işlediği zina günahı onun hayatını cehenneme çeviriyor.Tv. dizileri yanlış bir usulle de olsa 10 dakikalık zevk için işlenen zinanın ya da 1 dakikalık öfkeyle işlenen cinayetlerin veya insan aklını iptal edip onu şuursuz, vahşi bir hayvana döndüren alkolün zararlarının bir ömür boyu kişiyi cehennemi bir atmosferde yaşattığını izleyicilere aktarıyor.
Yasaklanmış olan lezzetler adeta “zehirli bir bal” gibi yerken kısa süreliğine acı bir lezzet verse de bir ömür boyu kalıcı sıkıntı ve elemlere sebep oluyorlar.
Başta zikrettiğimiz ayetler bize; İslam da dünya-ahiret ayrımı olmadığını , ikisinin arasında bir bütünlük ve devamlılık bulunduğunu ,sadece bir kapıyla (ölüm) bir alemden diğerine geçildiğini , iyilerin bu dünyada da cenneti bir hali ,kötülerinde cehennemi bir hali yaşadığını ifade eder.
Tabii ki dünya “dar’ul hikmettir”. Sınanma denenme yeridir. Kimin sınadığını ,ne için denediğini ,neticesinin ne olduğunu bilen o cenneti hali her zaman yaşayacak ve “kahrında hoş, lütfunda hoş” değil mi ki hepsi senden fark etmez diyecektir.
Dünyaya yukarıda zikredilen hakikatler ışığında baktığında ; Herkes Anlayacak Ki ; Arı Sabrı Olmadan BAL Yapılamaz. Ve Yine Herkes Anlayacak Ki ; DERDİ BAL OLANIN , SABRI DAĞ OLACAK !
İnsan üç sabırla mükelleftir. Birisi, taat (iyilikleri yapmak konusunda) üstünde sabırdır. Birisi, mâsiyetten (kötülükleri yapmama konusunda ) sabırdır. Diğeri, musibete karşı sabırdır.
Allah için zevkle kuşandığı sabır onu hem dünyada hem ahrette cennete taşıyacaktır.