CAMİLERİMİZ NE KADAR “CEM EDİCİ”

Her yıl 01-07 Ekim tarihleri arası “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanıyor. Bu hafta içerisinde camii ve din görevlileri ile ilgili konular gündeme taşınmaya çalışılıyor. Ben de İlahiyatçı bir gazeteci-yazar olarak bu iki konuyla uzun süredir ilgileniyorum. Bu ilginin gereği ve sonucu olarak IV. Din Şurasına tebliğci olarak katıldım. Önerilerimi orada 5 gün süresince dile getirmeye çalıştım. Bir kısmı kabul gördü ve şura kararlarına yansıdı. Şura sonuçlarına dileyenler ulaşabilirler. Ben camii ve din görevlileri ile ilgili görüşlerimi kısaca burada, köşemde hafta münasebetiyle tekrarlamak istiyorum.

Bu gün ülkemizde olduğu gibi, IV. Din Şurasında cevabı aranan sorulardan birisi de camilerin hayatın ne kadar merkezinde, ne kadar “cami’i” olduğu sorusuydu. Bu konuda birçok ilim adamı tebliğ sundu, müzakereler yapıldı. Sonuçlarını DİB Bardakoğlu düzenlediği basın toplantısında duyurdu.

Din hizmetlerinin cami dışına çıkması için sosyal açılımlı din hizmeti kavramını geliştirdiklerini anımsatan Bardakoğlu, çevre bilincinin oluşması, kan davalarının önlenmesi, barışın sağlanması, ağaçlandırma, çevre sağlığı, yoksullukla mücadele, kız çocuklarının okutulması, aile içi şiddetin önlenmesinde, din görevlilerinin toplumsal zihniyet dönüşümünü gerçekleştirmesi gerektiğinin şûrada altının çizildiğini vurguladı.

Bardakoğlu, ”her insana ulaşan, her insana kapısını, gönlünü açan din görevlisi” profilinin peşinde olduklarını belirterek, ”bu bizim sevdamızdır, bu bizim hayalimizdir” dedi.

Şûra üyelerinin, vaazların ve hutbelerin birebir yapılması halinde daha etkili olacağını dile getirdiklerini anlatan Bardakoğlu, ancak sınırlı kadro nedeniyle başkanlık olarak merkezi vaaz sisteminden yararlandıklarını söyledi.

Bu konuda da önerim: Müftülüklerin akademisyen, yazar, gazeteci v.b. kürsüde konuşabilecek herkese ulaşarak onların kürsüden gönüllere hitap etmesini sağlamasıdır.

Başkanlık bünyesindeki yüzde 10-15 olan ilahiyat fakültesi mezunu oranını arttırmayı hedeflediklerini belirten Bardakoğlu, kademeli olarak merkezi vaaz uygulaması yerine din görevlisinin alın terinin ürünü hutbe ve vaazla topluma ulaşmayı amaçladıklarını kaydetti.

Merkezi ezanın da kademeli olarak kaldırılacağını, din görevlilerinin kendi edasıyla sedasıyla ezanı okumasının teşvik edileceğini bildiren Bardakoğlu, imkânlar yetersiz olduğu zaman merkezi sisteme geçtiklerini dile getirdi.

Bardakoğlu, şurada ayrıca yer değiştiren vatandaşlara daha iyi din hizmeti sunulması, yabancı turistlere camileri gezdiren rehberlerin bu yapıların sanatsal yönünün yanında manevi ve kültürel geçmişini de anlatması, gençlerin sigara, alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan kurtarılmasında diyanetin aktif rol alması yönünde tavsiye kararları alındığını dile getirdi.

Şûrada camilerde kültürel ve sosyal merkezler açılmasının da önerildiğini söyleyen Bardakoğlu, bunun vatandaşların bir araya gelmesi, cami görevlilerinin de sosyal hayata katılması için önemli olduğunu dile getirdi.

Bardakoğlu, vaaz ve irşat faaliyetlerinde gelişen teknolojiden yararlanılmasının da tavsiye edildiğini belirterek, bu kapsamda camilerde görsel sunumların yapılması yönünde önerilerin getirildiğini kaydetti.

27 Mart Cumartesi günü Tyb Konya Şubesinin davetlisi olarak “Türkiye Nereye Gidiyor” konulu konferans veren Abdurrahman DİLİPAK bu konuyla ilgili şu tespitleri yapmıştı:

Alaeddin Keykubat Salonunda verdiği konferansı kastederek “Bu tür etkinliklerin aslında camilerde yapılması gerektiğini ifade ederek, camilerin sadece mescit görevi görmemesi gerektiğini, hak ve sorumluluklarımız kapsamında olan tüm meselelerin konuşulduğu mekânlar da olması gerektiğinin altını çizdi.Günümüzde imamların dinin gardiyanları gibi vazifelendirilmek istendiğini belirtti.Oysa bir camide yılda en az bin sosyal ve kültürel etkinlik yapılması gereğinin altını çizdi.

Dinimizin ilk emri “oku” dostlar. O halde kitaba ulaşma ve okumayı özendirmek için mekanlar oluşturmak hepimizin vazifesi. Bu anlamda en uygun mekanlar yine camilerimiz.

Köylüm, arkadaşım Doç. Dr. Kadir Özköse Aydınlar Ocağında “Afrika’da ki sufi akımları” anlattı. Senusilikte vazifeleri anlatırken su kuyusu kazmaktan, yılda en az 10 ağaç  dikmekten, kitap okumaktan ve kitapları “istinsah” tan bahsetti. Yani âlimlerin yazdıkları kitapları el emeği ile çoğaltmaktan. Bu şekilde 1860 lı yıllarda Afrika’da  Cağbub’da ki merkez zaviyede 8 bin yazma kitaptan oluşan bir kütüphane oluşturulduğunu anlattı.

Dostlar, dünya tarihine baktığımızda şu gerçeği açıkça görürüz: Dünyaya yön veren, ışık saçan medeniyetler, her zaman en fazla kitap sayısına sahip kütüphaneleri kuran ve okuyan milletlerin sahip oldukları medeniyetler olmuştur.

Selçuklu Belediyesine ait bir  kütüphaneyi gezdim.3 bin kitap vardı. İnternet bağlı bilgisayarlardan öğrenciler ve vatandaşlar faydalanabiliyorlar, günlük gazeteler okunabiliyordu. Karatay Belediyesinin de böyle bir kütüphane açtığını biliyorum.

Büyükşehir Belediyesi önderliğinde ilçe belediyeleri, Müftülükler  ve ilgili STK’ nın katılımıyla her mahalleye bir kütüphane ve internet salonu açılabilir. Böylece gençlerimiz olumsuz internet cafe ortamlarından bu nezih kültür mekânlarına kazandırılarak büyük bir hayra kapı açılır.

Özellikle her mahallede bulunan camiilerimiz bünyelerinde mutlaka kütüphane, internet salonu gibi halkın istifade edeceği birimler bulundurmalıdır.

Camilerin bahçeleri güzelleştirilmeli, uygun olanlara çay ocağı açılmalı, camiiler sosyal bir müessese olarak cazibe merkezi haline getirilmelidir. Müftülerimiz bu konuyla ilgili Din Görevlilerimizi teşvik etmeli, çaba gösteren görevliler ödüllendirilmeli, özendirilmelidir. Camiiler arasında “en zengin kütüphane”, en güzel bahçe” gibi teşvik edici ciddi ödülleri olan yarışmalar yapılmalıdır.

Camiilere haftada bir konusunda uzman insanlar davet edilerek halkın bilgi ve görgüsü artırılmalı, seminerler verilmeli bu mekânlar bir kültür havzası haline getirilmelidir.

Bu konuda başlatılacak seferberliğe halkımızın severek  katılacağına yürekten inanıyor, müftülerimizden güzel haberler bekliyorum.

Peygamber vekili olan din görevlilerimizin de; vekili oldukları Allah Resulünün hayatını bir kez daha ayrıntılı olarak inceleyerek, eksiklerini tamamlayıp onun gibi olma gayretiyle görev yapacaklarını umuyorum.

Yorum Ekle