ŞİMDİ ACİL SİSTEME FORMAT ATMA ZAMANI

Milletimiz sistemin rehabilitasyonu talebiyle yetkiyi 16 Nisan’da verdi.

Süre Mart 2019 da, bütünlemeye kalınırsa Kasım 2019 da doluyor.

Millet beklediğini bulamazsa başka bir tarafa döner.

Zira bu millet ‘Anadolu İrfanı’ sahibi.

Neydi Anadolu İrfanı:

‘’Ne İskender takmışım ben

Ne Şah, ne Sultan

Anadolu’yum ben

Tanıyor musun?’’(Ahmet Arif)

Peki Anadolu İrfanı tam olarak ne istiyor?

Anadolu İrfanı daha önce yaşadığı Selçukilerle gelişen, Fatih Sultan Mehmet’le zirveye ulaşan, II.Beyazıt ile kemale ulaşan, Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık, Ridaniye seferlerinden sonra özellikle Ezher alimlerini İstanbul’a getirmesiyle değişip kan kaybetmeye başlayan toplumun tümünü kucaklayan, hiç ama hiç kimseyi ‘öteki’ haline getirmeyen bir yeni yönetim sistemi istiyor.

Selçukiler ve  Osmanlılar Fatih Sultan Mehmet ve II.Beyazıt dönemine kadar toplumun tüm kesimleriyle tam bir konsensüs halinde refah toplumu oluşturmuşlardı. Mısır’ın alınmasıyla Ezher’den gelen  alimlerin kısa sürede etkisiyle Osmanlı Devleti katı bir Sünni çizgiye oturtularak, Şii ve Alevileri ‘öteki’ haline getirdi. Türkmenlerden oluşan  Şii ve Alevi topluluklar kalabalık oldukları için isimlerini zikrettik. Bunlar dışında da daha küçük topluluklar da kendilerini yavaş yavaş ‘öteki’ olarak hissetmeye başladı. Daha sonra çıkan isyanlar, ikta ve tımar sistemindeki bozulmalar ve devamı dünyanın en muhteşem devletinin yıkılmasıyla sonuçlandı.

Burada uzun uzun tarih bilgisi verecek değilim.

Şimdi format zamanı derken, öncelikle  ana bilgisayarımız olan beyinlerimizden başlayıp halka halka devlet yönetim sistemimize kadar bir format atmak zorunluluğundan bahsediyorum.

O halde formata başlayalım.

Muhammed bin Abdullah’a son Peygamberlik görevi M.610 yılında verildiğinde ve 13 yıllık zihinsel hazırlıkla oluşturduğu 1500 kişilik kadrosuyla M.622 yılında Medine’de devletini kurduğunda , dünyada 2 süper devlet ve 2 büyük din vardı.

Kostantinapolis(Doğu) ve Roma’da(Batı) tarihin en kadim devletlerinden Bizans İmparatorluğu , İran’da Perslerin mirasçısı 200 yıllık devlet Sasani İmparatorluğu.

Bunların devlet yönetim şekilleri,  ibadet mekanları, mali sistemleri , kültür politikaları kısaca asırların aşan bir tecrübeyle yoğrulmuş gelenekleri vardı. Hristiyanlık, Mecusilik, Yahudilik, Hinduizm, Budizm gibi dinler vardı.

Peygamberimiz Allah’ın emriyle (Peygamber) keyfine göre konuşmaz. O ancak kendisine vahyolunanı söyler (söylediği her şey vahye dayanır). Necm,53/4) hiçbir devleti, dini, geleneği taklit etmedi.

Zira o son peygamberdi, Kurân-ı Kerim kıyamete kadar devam edecek son rehber kitabımızdı.

Peygamberimiz Kur’an-ı Kerim’in rehberliğinde tüm dünya devletlerini, gelenekleri, dinleri, usulleri formatlayarak asr-ı saadeti netice veren YENİ BİR SİSTEM kurdu.

Konuyu açacak misal : Peygamberimiz devletini 622 yılında Yesrip’ te kurulduğunda Kostantinapolis’te (İstanbul’da) Ayasofya çoktan yapılmıştı. İmparator Justinianos (527-565) tarafından dönemin iki önemli mimarı olan Miletos’lu (Milet) İsidoros ile Tralles’li (Aydın) Anthemios’a yaptırılmıştır. Tarihçi Prokopios’un aktardığına göre, 23 Şubat 532 yılında başlayan inşa, 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve kilise 27 Aralık 537 yılında törenle ibadete açılmıştır. Kaynaklarda, Ayasofya’nın açılış günü İmparator Justinianos’un, mabedin içine girip, “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri yapabilme fırsatı sağladığın için şükürler olsun” dedikten sonra, Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırdığı geçer.

Yine Sasanilerin hakim olduğu İran’da muhteşem yapılı Mecusi mabedleri vardı. Kudüs’te Süleyman Mabedi vardı.

Ama Peygamberimiz bunların hiçbirini TAKLİT etmedi.

Onlar gibi kubbeli, onlar gibi gösterişli sütunlu, onlar gibi yüksek merdivenlerle girilen, mermerlere bezenmiş ihtişamlı bir yapı yapmadı.

Yapamaz mıydı?

O sistemin özüne ‘Bedeel İslam_ı gariben,feseyeudu garibe,tuba lil-gureba=İslam garip başladı,garip devam edecek,ne mutlu o gariplere’ anlayışını yerleştirmişti.

Format atma, yeni bir sistem kurma  konumuzu direk ilgilendirdiği, bu günümüze direk ışık tuttuğu için  için, Medine’de ki mescidin yapılışı hakkında kısaca bilgi verelim :
‘Sevgili Peygamberimiz, devesinin çöktüğü yerde mescit olmasını istedi. Böylece devenin çöktüğü hurma ambarı Sehl ve Süheyl adlı iki kardeşten 10 miskal altına satın alınmış ve engebeli olan arazi düzeltildikten sonra mescidin ilk temeli atılmıştır.

Mescidin temeli taştan yapılmış, duvarları killi topraktan yapılan kerpiçlerle örülmüştür. Bir adam boyundan yükseklikte duvar ile kuşatılan ilk mescit, üstü açık bir şekilde inşa edilmiştir. Peygamberimiz, mescidin inşaatında bizzat çalışmış ve inşaata rehberlik etmiştir.

Ortalama 7 ay süren mescidin inşaatı, 623 yılının Şevval(Nisan) ayında bitmiştir. Mescidin inşaatının devam ettiği süre içerisinde Peygamberimiz, Ebu Eyyüp El Ensari’nin evinde misafir olarak kalmıştır.

İlk Mescidin Özellikleri kısaca şöyleydi:

1. Mescidin temeli 3 zirâ (ort. 1,5 metre) taş temel, duvarı killi topraktan yapılmış kerpiç kullanılmıştır.

2. Mescidin uzunluğu 70 zirâ (ort. 34 metre), genişliği 60 zirâ (ort. 29 metre) ve yüksekliği 5 zirâ (ort. 2,5 metre)dır. Alanı ortalama 1000 metre karedir.

3. Duvar yapısı Araplar arasında Semit olarak bilinen kerpiç üstüne kerpiç örülmesi ile Saide denilen bir kerpiç üstüne yarım kerpiç konulması tarzındaydı.

4. Mescidin ilk kıblesi Beytül Makdis (Kudüs) idi. Mihrap hurma kütüklerinden yapılmıştı.

5. Doğu duvarının güney kısmına Hz. Ayşe ve Hz. Sevde için iki adet oda yapılmıştı.

6. Mescidin güneybatı kısmında kimsesiz ve fakir Müslümanlar(dezavantajlı gruplar) için Suffa adı verilen gölgelik yapılmıştı.

Dostlar!

2 Dünya savaşıla milyonları öldüren, 300 yıllık maddi üstünlüğü zulüm, acı ve gözyaşını artırmakta kullanan batı bu gün itibariyle tamamen çökmüştür.

İnsanlığın tek umudu Anadolu İrfanını taşıyan bizleriz.

Bizim kuracağımız devlet/toplum dünyanın da tek umudu.

O halde zaten çökmüş olan, Nuri Pakdil’in ‘bakmaktan boynumuz ağrıdı’ dediği gibi batıyı bırakalım işimize bakalım ancak;

Ana referansımız mescidin yapımını örnek verdiğimiz gibi tüm kurum ve kavramları yeniden kurarken alemlere rahmet peygamberimizden başlayıp dünyanın tüm tecrübesini esas alarak yeni/özgün bir sistem kurmalıyız.

Gong 16 Nisan akşamı millet tarafından çalındı ve süre başladı.

Biz defalarca somut öneriler de dile getirdik bu konuda:

YENİ TÜRKİYE İÇİN SATIR BAŞLARI ( https://www.cemilpasli.com/siyaset/yeni-turkiye-icin-satir-baslari  )

Bu süreçten herkes sesini yükseltsin, elinde, eteğinde, beyninde ne varsa oraya koysun.

Ya şimdi konuşsun.

Ya da ebediyen sussun.

Zira ‘Eski hal muhal

Ya yeni hal

Ya izmihlal’(B.S.Nursi)

Yorum Ekle