İbn-i Ömer (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz raiyetinden (güttüğünden) sorumlusunuz. Âmir (memurlarının) çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da kocasının evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz.”
(Buhârî, Cum`a 11)
Çobanlık önemlidir. Bizim için en güzel çoban örneği de 40 gün tuz verilen koyunlarını su içmeye giderken , çaldığı kaval sesiyle yoldan döndürebilen çobandır. Yani yönettiği insanların kalbine taht kuran ve ona olan sevgilerinden dolayı ,onun her isteğini canı gönülden yaptırabilen idareci, en iyi idarecidir.
“Onlar sıkıntı içinde de olsalar kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler” (Haşir 9 )
“Kendin için istediğini kardeşi içinde istemedikçe müminin imanı tamam olmaz (Hadis )
“Digergam”: Başkasını kendi gibi düşünen ,onun için sevinip endişelenebilen.
“Empati”: Kişinin kendisini, karşısındakinin yerine koyup, olaylara onun bakış açısından bakması ve hissetmesi çabası
“Karşınızdakini anlamak isterseniz onun ayakkabılarının giyin ve ay, üç defa üzerinizden doğup batsın” (Kızılderili Atasözü)
Tüm dinler, kültürler, felsefe ekolleri bu konuda aynı şeyi söyler. “Öteki” leşmek ya da “ öteki” leştirmek istemiyorsak , insanlara hakiki anlamda layık oldukları değeri ve hizmeti sunmak arzuluyorsak, tüm dünya insanlarının Adem babalarının ve Havva annelerinin çocukları olarak kardeşçe yaşamalarını talep ediyorsak kendimizden başlayarak uygulayacağımız en önemli kural yukarıda farklı biçimleriyle ortaya koyduğum hakikati yaşamak ve yaşatmaktır.
Peygamber bu hakikati hayatının temel prensibi yaptı. Onlarca savaşı kazanıp Devletini kurup başına geçtiğinde ki Muhammed ile İslam’ın ilk tebliğ yıllarında ki Muhammed arasında hiçbir fark olmadı. Bu haslete İslam Alimleri “mebde ile müntehayı birleştirmek “ dediler. Aynı mütevazılık, aynı şefkat, aynı ilgi , aynı merhamet. Devlet Başkanı iken huzuruna alınan bir insanın huzurunda heyecandan titremesi üzerine “Rahat ol.
Ben de senin gibi “kurutulmuş et” yemiş bir kadının oğluyum” dedi ve onu rahatlattı. ”Kurutulmuş et” yemek bir garibanlık işaretiydi. Ve o garibanlığıyla hep iftihar etti. “İslam garip başladı, garip devam edecek. Ne mutlu o gariplere “ diyerek iftihar ettiği garibanlığın önemine vurgu yaptı.
Halifeleri ve sahabelerinin çoğunluğu da aynı yolu takip etti. Hz. Ömer geceleri şehrin varoşlarında dolaşırdı. Yavrularına taş kaynatan kadını böyle buldu ve devlet başkanı Ömer sırtında ona un getirdi.
Tarih boyunca bir çok Müslüman devlet başkanı ve idareciler “tebdili kıyafet “ uygulamasını bu hassasiyetten dolayı çok sık uyguladılar. Halkın arasında halk gibi yaşamak ne demekti. Halka devlet nasıl davranıyordu. Halk devletini ve idarecilerini nasıl değerlendiriyor, onlardan neler bekliyordu. Bunu öğrenmenin en güzel yolu “tebdili kıyafetti.”
Rahmetli Valimiz Recep Yazıcıoğlu da “tebdili kıyafet “ uygulamasını yapardı. Onun gönüllerde taht kurmasının ,hayatını anlatan diziler, filmler yapılmasının en önemli sebeplerinden birisi bu “tebdili kıyafet “ uygulaması ile halkını anlaması idi. O görev yaptığı il deki her mekana –köy, kasaba, berber, kasap, hastane v.b- her an gelebileceğini halkına inandırmıştı. Bu sebeple devlet görevlilere her an Vali gelebilir hassasiyeti ile görev yaptılar onun ilinde .
Biz de ilimizde bir çorbacı da, kuru fasülyeci de, simitci de , dürümcü de , çay ocağında, taksi durağında, belediye otobüsünde, tramvayda, hastanede postahane de, pastanede, garda otogarda, kozağaçta, hobi bahçelerinde, kaldırımda, sabah erken saatte, gece geç vakitte yürürken veya bisiklete binerken , ilimizindeki idarecilik yapan, siyaset yapan, ticaret yapan önde gelen büyüklerimizle , meşhurlarımızla karşılaşmak ve “halleşmek” istiyoruz.
Maddi İktidar Manevi Otorite Rene Guenon’a ait bir kitabın ismi. Kitap geleneksel öğretilerde üzerinde ısrarla durulan dünyevî ve ilâhî düzlemlerin temsilcileri olarak kral-aziz yahut padişah-mürşid modelinin kökenlerini açıklıyor.
İktidar ile otorite farklı şeylerdir. Rene Guenon’un ifade ettiği gibi iktidar maddi, otorite manevidir. İnsanların söz ve fiillerinin etkili olmasının temeli otoriter olmalarıdır. Otoriterlikte manevi güç sahibi olmakla alakalıdır.
Maddi iktidara sahip insanlar, eğer iktidarlarını manevi otorite ile desteklemezlerse iktidarlarında kalıcı ve etkin olamazlar. İnsanın fiillerine ve sözlerine güç katan şey maddi otoritesi ya da bağırması, yüksek sesle konuşması değil , sahip olduğu manevi otoritesidir.
Adil ve kaliteli bir yönetim halkı anlayarak , dinleyerek yapılabilir. Bunun yolu da halkın ayakkabılarını giyerek kaldırımlarda yürümekten geçer.
Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola agulu aşı, yağ ile bal ede bir söz
Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz
Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden
Pek sakın o şah katından, seni ırak ede bir söz