Tarihi vesikalar incelendiğinde İslam’dan önceki Türk aile ahlakının çok sağlam olduğu ve aileyi korumada yerleşmiş olan kuralların Alevilik ve Kızılbaşlıkta da kullanıldığını görüyoruz.
Çin yıllıklarına göre Tu-kiu’lar (Göktürkler ) ahlak hususunda sert kanunlara sahip bulunuyorlardı .Göktürklerin ceza kanunlarına göre : İsyan , İhanet , adam öldürme , zina , bağlı bir atı çalmak ölümle cezalandırılırdı. İbni Fazlan “Oğuzlar zina diye bir şey bilmezler “ diyor ve şöyle devam ediyor : “Böyle bir suç işleyen birini yakalarlarsa onu iki parçaya bölerler. İtil Bulgarları da böyledir. Kadınlar ve erkekler birbirinden kaçmazlar ve nehirde birlikte yıkanırlar , bununla birlikte zina etmezler. Zina onlara göre en büyük suçlardan biridir. İçlerinden birisi zina ederse –kim olursa olsun-dört kazık çakıp zina edenin el ve ayaklarını bunlara bağlarlar, sonra onu boynundan uyluklarına balta ile yararak iki parçaya ayırırlar , kadına da aynı cezayı tatbik ederlerdi. Aynı eser hırsız ve oğlancının da aynı şekilde cezalandırıldığını yazıyor.
Alevi ve Kızılbaşlarda da benzeri esaslar vardır. Tahtacılar zina edeni yakmak suretiyle cezalandırırlardı. Zina etmek , esrarı faş etmek i, babaların hakkını vermemek , köyde ve obada fitne çıkarmak… Bu hataların hepsi ölümle cezalandırılırdı. İç İl’de birinin çam ağacına bağlanarak oğulları tarafından yakıldığı meşhurdur. Yörüklerde zina edeni çam ağacına bağlayarak yakarlardı. Elli yıl önce Söke’nin Sofular köyünde (Çepni köyü) bir yolsuz kadın , çifte ile vurularak cezalandırılmıştı. Yine aynı eserde anlatıldığına göre : Aydın’ın Kızılcapınar köyüne Germencik ilçesinden “seyyar sinema” geliyor . Kızılbaş olan köy halkı “ çıplak kadınları göstererek , çocuklarımızın ahlakını bozuyorsunuz. Bari bunu Ramazan’da yapmayın “ diyerek , sinemacıları köyden kovuyorlar. Görülüyor ki eski Türklerdeki aile ahlakı ile ilgili hassasiyetler günümüzde Kızılbaş Türkmenlerde devam etmektedir.