Tahta Kılıçla Savaşmak

Şamanist gelenek ve uygulamalarda , Şamanların ayin yaparken kullandıkları aletlerden birinin de tahta kılıçtır. Şamanlar ayin yaparken vecd haline girebilmek için çaldıkları davuldan başka bir de tahta kılıç bulundurmaktadırlar. Şamanlar bununla kötü ruhlara karşı savaşmaktadır.

Bektaşi Velilerinin ortak bir yanları da , tahta kılıca sahip olmaları , bununla yerine göre ejderha , yerine göre kafirlerle savaşarak onları öldürmeleridir. Mesela Menakıbı Hacı Bektaş Veli’de anlatıldığına göre , bir gün Horasan halkından bir gurup , ülkelerini zapt ve yağma eden Bedehşan ahalisini şikayet için Ahmet Yesevi’ye gelip yardım isterler. Şeyh nefes oğlu Kutbuddin Haydar’ı Horasan’lı Müslümanlara yardım için gönderir. Fakat on iki yaşında olan Haydar yenilerek esir düşer. Bunun üzerine şeyh hem onu kurtarmak hem de Bedanşahlılar’ı yenmek üzere Hacı Bektaş’ ı görevlendirir. Kendisini uğurlarken beline tahta kılıcını kuşatır. Bedenşan iline giden Hacı Bektaş , kafirlerle savaşarak onları yener ve Kutbiddin Haydar’ı kurtarır. Bedanşahlılar Hacı Bektaş’tan gördükleri bir takım kerametler sayesinde Müslümanlığı da kabul ederler.

Hacı Bektaş Veli’nin tahta kılıç kuşattığı bir başka halifesi de , Hacım Sultan’dır. Adı geçen , Germiyan ilinde yerleşmek üzere icazet alıp Sulucakarahüyük’ten ayrılacağı zaman , Hacı Bektaş , vaktiyle Ahmet Yesevi’nin kendine kuşattığı tahta kılıcı kendi eliyle onun beline kuşatmıştı. Hacım Sultan , kılıcın gerçekten kesip kesmeyeceğini denmek için , bir dervişin tekkeye su getirdiği katıra çalmış , onu iki parçaya bölmüştü.

Tahta kılıçla ilgili başka bir menkıbe’de Vilayetname-i Abdal Musa’da bulunmaktadır Abdal Musa’nın kerametlerini gören Gazi Umur Bey ona mürit olur.Zaten Gazi ünvanını da kendisine o vermiştir. Abdal Musa kendisini Rumeli’de fetihlere yollar ve yanına Kızıl Deli (Seyyid Ali) Sultan’ı yoldaş eder. Gitmeden önce Kızıl Deli’nin beline ağaç bir kılıç kuşatır.

13.ve 15. yüzyıllarda yaşamış ve bir kısmı ilk Bektaşiler arasında kabul edilen tahta kılıçla alakalı olarak adı geçen şahısların , velilik yönlerinin yanında bir de gazilik yönleri olduğu , kafirlerle mücadele ettiklerini kaynaklardan anlıyoruz. Gerçekte bunların çoğunun ilk devir Osmanlı fetihlerine katılmış kişiler olduğunu biliyoruz. İlk devre ait bazı anonim Osmanlı tarihlerinde , hudut boylarında savaşan derviş-gazilerin de tahta kılıçlı oldukları zikredilmektedir. Menteşe taraflarında bir “uryan derviş” bütün o ahaliyi elindeki tahta kılıçla fethetmiş , halkın bir kısmını da öldürüp bir kısmını da Müslüman yapmıştı. Bu örneklere bakarak o devirde bu şekilde hudutlarda savaşan ve isimleri kayıtlara geçmemiş daha pek çok heterodoks derviş bulunduğunu düşünebiliriz. Tahta kılıç adeta bunların sembolü olmuştur.

Tahta kılıç geleneği Kızılbaşlarda da önemli bir yere sahiptir. Kırıkkale yakınlarındaki Hasandede köyüne adını veren zatın şöyle bir menkıbesi anlatılır: Bir gün Hacı Bektaş’a kendinden sonra büyük bir zatın gelip gelmeyeceği sorulur, geleceği cevabı alınır. Bu mürşidin alameti sorulduğunda Hacı Bektaş önünde duran tahta kılıcı göstererek “gelip bunu alacaktır” şeklinde cevap verir. Balım Sultan zamanında Hacı Bektaş tekkesine bir zat gelir ve doğruca kılıca yönelir. Bu gelenin haber verilen mürşit olduğunu anlayan Balım Sultan , tahta kılıcı ona verir. Bu zat meşhur Hasan Dede’dir. Bu menkıbeden tahta kılıcın aynı zamanda bir mürşitlik alameti sayıldığı ve ancak bu mertebede bulunanların tahta kılıcı taşıyabilecekleri anlaşılıyor ki , yukarıya alınan menkıbeler de bunu göstermektedir. Bununla bütün dervişlerin tahta kılıçlı olduklarına dair bir işaret yoktur. Bu hak , Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş , Hacım Sultan ve Kızıl Sultan gibi büyük şeyhlere has görünüyor.

Yorum Ekle