Ateşe hükmetmek

Araştırmacılar yaptıkları araştırmalar neticesinde Şamanların bir takım sihri tecrübeler sonunda ateşin yakıcı etkisini yok etme gücünü başardıklarını tespit etmişlerdir. Eliade’ye göre Şaman, sadece bu kabiliyeti kazanmakla kalmamış , har bakımdan ateşe hükmetmiştir. Bir şaman bu sayede rahatça vücudunun her tarafını ateşe duyarsız ve onun yapacağı tahribatı etkisiz hale getirebilmektedir.

Başka bir araştırmada ise , şamanın ateşe hakimiyetinin , ateşten korkmayan bir ruhun şamanın vücuduna girmesi suretiyle hasıl olduğuna inanıldığını görmüştür. Bu ruh şamanın içine girdiğinde , o ateş üstünde hiç yanmadan yürüyebilir ; ateşte kıpkızıl olmuş demiri hiç acı duymadan avuçlayabilir. Bunun gibi ıstıraba dayanıklı bir ruh , her türlü kesici ve yaralayıcı aletlere şamanı duygusuz hale getirebilmektedir. Araştırmacı bütün bu sayılanların Tunguzlar’da, Goldlar’da , Buryatlar’da bizzat yaşandığını ve kendisinin Buryatlar’da Şamanların kızgın korlar üzerinde yürüdüğünü görmüştür.

Altaylar’da 17.yüzyılda Kalpas adındaki şamanın , kendisini Budizm’e zorlayan Oyrat beyini reddetmesi üzerine ateşe atıldığını , uzun süre ateşte kaldığı halde yanmadığının görülmesiyle kudretinin tasdik edildiğini kaynaklar bildirmektedir.

Eliade ateşin yakıcılığına karşı koyabilme gücünün , Şamanizm’in dışındaki bazı büyü sistemlerinde de görüldüğünü söyler. Şamanların ateşe hükmetme durumları yalnız Türkler arasında değil , Moğollarda da görülmüştür. Cengiz Han’ın amcası Kutula’nın bu güce sahip olduğunu biliyoruz. Hatta Kutula soğuk kış gecelerinde iri ağaçlardan büyük ateş yakar ve yanına yatardı.Yanan korlar üzerine düşer , fakat o buna aldırmazdı.

Moğol Şamanlarının ateşle olan ilgileri , 1258 de Hulagu’nun Bağdat’ı işgalinden itibaren Rıfailik tarikatına da geçmiş bu tarihten sonra farklı yerlere dağılan Rıfai Dervişleri, Şamanlardan öğrendikleri uygulamaları göstermeye başlamışlardı. Hatta Mevlana zamanında Konya’ya gelen Rıfailer’ in ateş gösterisi yaptıklarını kaynaklar haber veriyor. Selçuklular ve Osmanlıların zamanında olduğu gibi günümüzde de Rıfai Dervişlerinin ara sıra gibi gösterilerde bulunduklarına tesadüf edilmektedir.

Bektaşi Menakıpnamelerinde en sık geçen motiflerden birisidir ateşe hükmetmek. Menkıbu’l Kudsiye’de anlatıldığına göre , Köre kadın adındaki Selçuklu kadısı , Baba İlyas’ı tahrik ederek ondan keramet göstermesini ister. Köyün ortasına büyük bir ateş yaktırarak müritlerinden bir kaçının bunun içine girmesini , yanıp yanmayacaklarını görmek istediğini bildirir. Bu istek üzerine ileri gelen müritlerden Oban , şeyhten izin isteyerek ateşin içine girer. Fakat ateş onu yakmaz ve ne yana yürürse ateş söner.

Aynı eserde , isyan sırasında Baba İlyas’ın Çat köyündeki zaviyesine ateş verildiğinden bahsedilir. O zaman henüz beşikte bir çocuk olan Muhlis Paşa telaş yüzünden içerde unutulmuştur. Üç gün müddetle yanan ateşin ortasında kaldığı halde bir şey olmamış , üçüncü gün birisi tarafından kurtarılmıştır.

Seyitgazi tekkesindeki dervişler Hacım’ın Peygamber evladından olup olmadığını anlamak için içi ateş dolu bir tandıra girmesini isterler. Hacım kendi girmeyip müridi Burhan Abdal’ı sokar. Burhan Abdal tandıra girip sema etmeye başlar ve ateşi söndürür ; tekrar sapasağlam dışarı çıkar.

Yorum Ekle