Şüphesiz Selçuklular devrinde dini hayatın şekillenmesinde camiiler önemli rol almışlardır. Bu rol yeni fethedilen topraklarda daha belirgin manada tesirini icra ediyordu. İran , Irak , Suriye gibi ilk İslam asırlarından itibaren Müslümanların elinde olan topraklarda zaten Müslüman halk yaşıyor ve bunlar pek çok dini müessese arasında camii ve mescitlere de sahip bulunuyorlardı. Halbuki yeni fethedilen ve Hıristiyan halk ile meskun bulunan toprakların durumu farklı idi. İşte bu fedakarlık özellikle Anadolu’da dini müesseseler olarak camilerin apayrı bir yere sahip olmalarına sebep olmuştur. Günümüze intikal eden Anadolu camilerinin 12. yüzyılın 2. yarısından kalmış olması , ilk fetih yıllarında camilerin yapılmadığı anlamına gelmez. Sultanlar fethedilen şehir ve kasabalar için minberler göndermeleri , imam ve müezzin tayin etmeleri camilerin varlığının açık işaretleridir. Muhtemelen bu ilk fetihte yapılan camiler kiliselerden çevrilerek yapılıyor ve günümüze kadar intikal edemeyecek zayıf malzemeden yapılıyordu. Anadolu’da İslam’ı yaymak için çalışan Selçuklu Sultanlarının , İslamlaştırma çalışmalarında camilerine ne kadar önemli olduğu gerçeğini hayata uyguladıkları ; fethedilen yere önce minber göndermeleri ,imam ve müezzin tayin etmeleri, kısaca cami yaptırmalarından anlaşılmaktadır.54
Camilerin henüz içtimai müesseselerin iyice kurulup yaygınlaşmadığı fetih asrında sonraki yıllara oranla insanların İslam’a girmesine tesir bakımından çok fazla hizmetler ifa etmiş olmaları bir gerçektir. Çünkü bu camiler ilk zamanlarda hem medrese , hem tekke , hem de zaviye hatta miras taksiminin yapıldığı , divan tutulduğu mekanlar olarak görev yapmışlardır.