Mutezile’nin Farklı Ekolleri

Fırka’nın “beş asl” ı dışındaki Allah’ın Kelamının, emir ve nehylerinin mahluk olduğu ve Allah’ın ahrette gözle görülemeyeceği konularda da ittifak içinde bulunan Mutezile , öte yandan bu mezhepte söz sahibi olan kimselerin görüş farklılıkları istikametinde birçok farklı ekole bölünmüştür. Görüşleri ileri sürenlerin adlarını taşıyan bu ekollerin sayısı , kaynak kitaplarda 24’e kadar çıkmakla birlikte biz önemli olanların üzerinde kısaca duracağız.

a.Vasiliye:

Mutezile’nin ilk fırkası , esasları Ebu Huzeyfe Vasıl b. Ata’nın görüşlerine dayanır. Bu ekolün başlıca görüşleri şunlardır:

Büyük günah işleyen mümin de değildir , kafir de , ancak fasıktır. Fısk ise iki menzil arasında bir yerdir. Fasık , cehennemlik olmakla beraber , cehennemde ki derecesi , yeri kafirinkinden üstündür.

Vasıl’a göre , Yüce Allah’ın ilim , kudret, hayat gibi “sıfatları” yoktur. Yüce Allah’ın sıfatlarının kabulünün O’nun zatının başka varlıkların da kadim olarak kabulünü gerektireceği  ; hadis olanın ise , Yüce Allah için söz konusu edilemeyeceği noktasından yola çıkarak sıfatları nefyetmektedir.

Hz. Osman’ın öldürülmesi , Cemel , Sıffin olaylarına katılan taraflardan birinin “fasık” olduğu görüşündedir.Hangi tarafın fasık olduğu aydınlatılamamış bulunduğundan dolayı da bu olayları da bu olaylardan herhangi birinde şu veya bu tarafta yer almış olanların durumları birbirinden farklı değil ve -söz gelimi- herhangi bir tarafta bulunmuş olanın şahitliği kabul edilemez.

b- Huzeyliye :

Ebu’l Huzeyl Muhammet b. El- Huzeyl’in görüşlerini benimseyen bu ekol mensuplarının farklılık gösteren başlıca özellikleri şunlardır:

Allah’ın takdir kudretinin sonu gelecek ve o noktadan sonra cennetliklerin saadeti ve cehennemdekilerin azabı artırılmayacağı için , bunlar tam ve devamlı bir sükuna gireceklerdir.

Ahret ehlinin kendiliklerinden amel etmesi mümkün olmadığı için , bunların bütün fiilleri –dünyadakinin aksine- Allah tarafından yaratılacak ve her biri kendileri için yaratılan şeyi mecburen işlemiş olacaklardır.

Allah için yapılmamış olsa da yapılan küfürde ki bir kimsenin iyi işi Yüce Allah’a itaat sayılacağı için ona azap olunmaz.

Allah’ın zatında çokluk olmayacağı için , O , ilmi ile alim kudreti ile kadir , hayatı ile diridir ve ilimde , kudret de hayat da Allah’ın zatıdır.

Allah’ın sözlerinden “ol” emrindeki gibi bazı sözleri mahalle muhtaç değilken haber , emir ve nehy bildiren sözleri mahalle muhtaçtır. Çünkü “ol” emri sırasında eşya yok ; diğer türden olanlarda ise vardır. Buna göre Yüce Allah’ın kelamından bir kısmı “hadis” durumdadır ve bu , cismin bulunup bulunmamasına göre değişmektedir.

Allah’ı bilmeyi ve tanımayı sağlayacak delilleri öğrenmek zaruri ; bunun dışındaki duyular ve kıyas yoluyla elde edilmiş olan bilgi ise kesbidir , ihtiyaridir.

İrade bir fiildir ve iradenin konusundan ayrıdır. Aynı şeklide , Yüce Allah’ın yaratıcı iradesi ile teşrii iradesi de birbirinden ayrıdır.

Bu son görüş , bilhassa , “kader” meselesinin izahından sonraki Kelamcılar için başlıca dayanaklardan birini oluşturmuştur.

c – Nazzamiye :

Bu ekolün öncülüğünü İbrahim b. Seyyar en- Nazzam yapmıştır. Başlıca görüşleri :

Allah dünyada kulları için  , ancak iyi olanı yaratabilir. Bazı zararlı hayvanlar ise , insanlar için daha çok zarar verecek yaratıklar yerine yaratılmış olduğundan bunlar bile kulların iyiliği için yaratılmıştır. Ahrette ise cennetlikleri cennetten kovamaz ve cehennemlik olmayanları da cehenneme atamaz ; bunların sevap veya azabını artırıp , eksiltemez. Hayvanlarda cennete girecektir. Ve orada tam bir eşitlik vardır.

İrade , Allah’ın sıfatlarından değildir. Allah’ın kendi fiilini irade etmesi , yaratıcılığını  ; kulun kendi fiilini irade etmesi, emrediciliği demektir.

İnsan ruh ve nefisten ibaret olup , beden onun aletidir. Bu yüzden görülmekte olan insanın kendisi değil , yalnız cesedidir. Ruh ; gücü , kuvveti , kudreti ,  hayatı , arzusu olan ve zatında değişiklik ve tezat bulunmayan bir cevher olup bedene girmiştir ve yapma gücüne fiili işlemeden önce de sahiptir.

Allah ; insanı , hayvanı , bitkileri , madenleri ve bütün varlıkları aynı zamanda ve bir defada yaratmış olup , öncelik ve sonralık yaratılış bakımından değil , zuhur bakımından söz konusudur.

İman , yalnızca büyük günahlardan  sakınmaktır ve amellerin imanla ilgisi yoktur. Fasık sayılmak içinde günahlarının belli bir limite ulaşması gerekir.

Hz. Ali , Peygamberimiz tarafından imam tayin edilmiş , ama, Hz. Ömer bunu gizlemiştir.

Peygamberler , bütün insanlara gönderilmiştir.

d – Sumamiye :

Bu kolun başlangıcı Sumame b. Eşras’ın farklı görüşlerinden ortaya çıkmıştır. Bunlara göre tevellüt etmiş (gerçekleşmiş) fiillerin faili yoktur.

Allah’ı bilmek zaruridir ve bu zaruri bilgiden mahrum bulunanlar için emir ve nehy söz konusu olmadığı gibi i sorumluluk taşımadıklarından cennet ve cehenneme gitmeleri de söz konusu değildir. Allah’ın “ibret” için yarattığı bu kimseler toprak olacaktır.

İstitaat (güç yetirebilme) uzuvların sağ ve salim olamamasıdır ve fiilden öncedir. Bilgi düşünceden doğar ; düşünce bir fiil olmakla birlikte yaratıcı değildir. İnsanın yalnızca iradesi vardır. Fiilleri , fail olmaksızın kendiliğinden oluşur. Alem , Alllah’ın tabiatı icabı kendi fiilidir.

Sümame’nin bu görüşlerinin başlıcaları yine bir Mutezile olan Ebu’l-Hüseyin b. Amr el Hayat tarafından reddedilmiş ve bu da Hayatiye kolunun doğmasına yol açmıştır.

Öncede işaret ettiğimiz gibi bu fırkanın 24’e varan kolları bulunmaktadır. Ama ön plana çıkan genelde bilinen bu dört koldur. Mutezile’nin genel bilgiler , görüşler diye zikrettiğimiz müşterek düşünceleri bir yana bırakılacak olursa bazı küçük görüş farklarından bahseden diğer kollarından çalışmamızın maksadını ve hacmini aşacağından bahsetmeyeceğiz.

Yorum Ekle