HAYIRDIR NE ARIYORSUNUZ ERKEN SAATTE, YOKSA ARABANIN ANAHTARINI MI ?

Cemil zeki bir çocuktu. Şimdilerde hiperaktif dedikleri türdendi. Bu hareket babayı özellikle anneyi bazen sıkıntıya düşürecek derecede olurdu. Hal böyle olunca bilhassa geziler için “istenmeyen çocuk” olabiliyordu.

Bir gece gündüz hareketten yorgun ve bitap düşmüş olan Cemil in uyuduğundan zanneden aile yarın ki Samsun gezisini konuşmaya başlamışlardı. Tokat, Zile den Samsun a açılmış olan fuarı gezeceklerdi.

Plan hazırdı. Hazırlıklar akşamdan yapılacak, sabah erken kalkılacak, hatta kahvaltı Canik dağlarında manzarası güzel, havası nefis bir yerde yapılacaktı.

Erken kalkıp gitmenin bir gerekçesi de 5 yaşındaki “hiperaktif” Cemil in uyuyor olacağı ve onu ruhu duymadan evden ayrılabilmekti. Çünkü Cemil gezide rahat durmayacak, Samsun da gördüğü her şeyi isteyecek geziye katılanları çok üzecekti.

Tüm bu plan ve program yapılırken “Uyanık Cemil” in gözlerinin kapalı ama kulaklarının aktif olduğunun farkında değildi evdekiler.

Cemil her şeyi duymuş, gerçeğe olanca çıplaklığıyla şahit olmuştu. Derhal yattığı yerden, göz kapalı, zihin ve zekâ olarak planını yaptı.

Ailem; gezinin plan ve programını Cemil den habersiz yapmanın memnuniyetiyle ve erken kalkacak olma düşüncesiyle yataklarına doğru hareket ettiler. Annesi ona  “Haydi oğlum kalk yatağına yat”  diye seslendi.

Kalktı.  Kafasında hazırladığı planı uygulamaya koydu ve sabah olacakları hayal ederek yatağında uykuya daldı.

Sabahleyin çok erken bir saatte babasının sesiyle uyandı.

-”Oğlum arabanın anahtarı sende mi ?” diye soruyordu babası.

-“Hayırdır baba bu saatte ne yapacaksın anahtarı” dedi Cemil.

-”Biliyorsan yerini söyle sen uykuna devam et oğlum“ dedi. Cemil tekrar,

-“Bu saatte ne yapacaksınız anahtarı” deyince, babası durumu anladı.

-“Anahtar sen de mi ? Sen de ise söyle seni de götüreceğim tamam” dedi. Cemil saf saf hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi,

-Hayırdır baba bu saatte beni nereye götüreceksin? “ dedi. Baba kızmaya başladı.

-“Uzatma Samsun a fuara gideceğiz” dedi.

Gitme garantisini alınca yedeği olmayan ve akşamdan yastığının altına sakladığı arabanın anahtarını çıkardı. Babası kızgınlıkla takdir duyguları arasında ona çıkıştı.

-“Yarım saattir anahtar arattırıyorsun yaramaz çocuk “ dedi.

Samsun’a gittiler. Canik dağlarında yaptığı kahvaltıdan aldığı lezzet –onca yıl geçmesine rağmen- hala burnunda tütüyordu. Denizi ilk defa görmüştü. Hırçın Karadeniz’le ilk defa tokalaşmıştı. O kadar hırçındı ki deniz, amcası denizden çok uzakta kayaların üzerinde rahat rahat otururken diğerlerinden çok farklı ve şiddetli gelen bir dalga ile onu oldukça ıslatmıştı. Fuarı özellikle lunaparkı gezdiler. Uçağı ilk defa yakından Samsun havaalanında gördü. Samsun Atatürk heykeline hayretle baktı. ”Bu at ve üzerindeki insan bu şeklide nasıl durabiliyor” diye hayretle babasına sormuştu. Yani birçok ilki bir günde yaşamıştı. ”Biraz baharat yemeğe lezzet katar” kabilinden ufak-tefek yaramazlıklarımız da olmuştu belki ama onları pek iyi hatırlayamıyordu.

Yorum Ekle