Şimdi okumanın tam zamanı

Dinimizin ilk emri “oku”.

Peygamberimiz ”İnsanlar helak oldu,

alimler kurtuldu, alimler helak oldu

ilmiyle amel edenler kurtuldu,

ilmiyle amel edenler helak oldu ilmiyle yalnız

Allah rızası için amel edenler kurtuldu,

onlarda bir uçurumun kenarındadır.” hadisiyle

her şeyin ilimle başladığını ifade etmiştir.

Allah’tan da hakkıyla yalnız alim kullarının korkacağını

Yüce Allah’ımız kendisi kitabında ifade etmiştir.

H.z Ali efendimiz: ”Bana bir harf öğretenin

kırk yıl kölesi olurum” diyerek

okuyup öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu

ifade etmiştir. Peygamberimiz “Sabahleyin kalkıp ilimden

bir mesele öğrenmen bin rekat nafile namaz kılmaktan evladır”

demiştir.Yine Peygamberimiz bir gün mescidine girdiğinde ,

mescidin iki köşesinde iki cemaat görür.

Cemaatin biri ilimle biri zikirle meşgul olmaktadır.

Peygamberimiz ikisinin de hayırlı olduğunu ifade ettikten

sonra “innema buistu muallimen:ben muallim olarak gönderildim “

der ve ilim ile meşgul olanların arasına oturur.

Peygamberimiz ümmi idi , yani okuma yazması yok idi.

Ona gece namazı farz idi.O okumasını her gece

Kuran-ı Kerim’den yapar,Cebrail’den dersini alırdı.

Biz de Kuran-Kerim’i sürekli masamızın üzerinde tutarak,

her gün ondan ve diğer kitaplarda okuyarak kendimizi

zinde tutmak zorundayız.

Hz. Ali efendimiz “Bedenler yorulduğu gibi

Kalplerde yorulur. Şu halde,

kalplere yeni hikmet

gerçekleri hediye ediniz

diyerek kalplerin ancak okuyarak

diri tutulabileceğini ifade etmiştir.

Çünkü bu din okumadan öğrenilmez,

Okumadan yaşanmaz.

Okumadan Yüce Allah tanınmaz.

Okumadan imanımız tahkiki olmaz taklidi kalır.

Kısaca okumadan insanı kamil olunmaz.

Dünyada en önemli, en büyük servet

iyi dostlara sahip olmaktır.

Bir arap şair “Dünyadan dostlardan ayrılığın

acısı olmasaydı ölüm yol bulup bize gelemezdi” der,

Dünyada en kıymetli şey iyi bir dosttur.

En büyük servet iyi bir dosttur.

Bütün başarılı insanlar sağlam dostluklar kurmuş

hayatı onlarla beraber yaşayan, paylaşan

insanlardır.

Peygamberimizin de Hz. Ebubekir Sıddık

ile başlayan, Hz.Ömer, Osman, Ali ile devam eden

ve halka halka genişleyen sahabelerle samimi ,

insani, içten dostluğu vardı. Hepsine öyle içten samimi

davranırdı ki sahabe Peygamberin en çok kendisini

sevdiğini sanırdı.

Dostluk emek ister, fedakarlık ister,

Feragat ister, digergamlık ister.

Sizinle dostlukla ilgili bazı ölçüleri paylaşıyorum.

Bizim dostlarımız kim, bize yakınlıkları ne kadar.

Beraber gözden geçirelim mi ?

Ne dersiniz, buyrun:

Yüz yüze dostluklar vardır.

Güneşle ayçiçeğinin dostluğu, böyle bir dostluktur mesela.

Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten.

Uzak dostluklar vardır.

Denizlerin ortasındaki bir adayla,

dağların arasındaki bir göl, birbirlerinin uzak dostlarıdır.

Dostluklarını gündüz kuşlarla,

gece yıldızlarla iletirler birbirlerine…

Sessiz dostluklar vardır.

Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın

elleri arasında sessiz bir dostluk oluşur.

Her şeyden konuşur sessizce bu eller…

Uzun dostluklar vardır.

İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine

kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında…

Günün birinde ölen dostluklar vardır.

Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanı başında

duran ceviz ağacının dostluğu gibi…

Bir gün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makineler

o bahçeye girip de, bir süre sonra evin ve ceviz ağacının

yerinde asık suratlı binalar yükseldiği zaman ölen dostluklar…

Vakitsiz dostluklar vardır.

Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce

dostu oluverir gözlerimizin…

Ya da ayrılırken verilen bir dal karanfil

ellerimize o anda gelen dostluktur…

Bakımsız dostluklar vardır bir de…

Zaten var, zaten dostuz deyip

yıllarca bir telefonun,

bir kaç cümlelik mektubun

bile çok görüldüğü dostluklar…

Yorum Ekle