Kardeşliğin oluşmasında ki üç temel esası unutmamalıyım: Adalet, Düşünce özgürlüğü, Şura

Bütün müminler kardeştir.” Hepimizin bildiği, inandığı iman ettiği bir gerçek. Ama bir duvarın parçaları gibi omuz omuza vermiş, kardeşini -daha fazla ihtiyaç sahibi olsa da- kendisine tercih eden bir kardeşlik anlayışı, kolay oluşmuyor.

Müslümanlar her fiillerinde olduğu gibi kardeşlik binasının tesisinde de üç “saç ayağı” diyebileceğimiz , üç hakikate çok önem vermeliler.

1.Adalet: Her zaman , her yerde, herkese karşı Müslüman mutlaka adil olmalıdır.

Yüce Allah’ın mizanda koyduğu ölçüyü esas almalı, kardeşini sevabıyla günahıyla birlikte değerlendirmelidir. Mizanda müminin 1 milyar günahı , 1 milyar 1 sevabı varsa  Yüce Allah onu direk cennetine koyuyor. Çünkü terazinin sevap tarafı ağır basıyor.

Peki biz Müslüman kardeşimizi değerlendirirken öylemi yapıyoruz ? Binlerce hasenesi , sevabı, güzelliği olan mümin kardeşimizi onlarca olumsuz, menfi hareketi yüzünden defterimizden siliyoruz, aramıyoruz, sormuyoruz, terk ediyoruz.

İnsan zayıf yaratılmıştır mutlaka hatası olacaktır. Biz kardeşimizi hatasıyla, eksiğiyle, günahıyla seveceğiz. Olumsuz davranışlarından uzaklaşması konusunda ona yardımcı olacağız.

2.Düşünce özgürlüğü: Kardeşliğin tesisinde kardeşlerimizin her türlü düşüncesine saygı duymak çok önemli. Biz kardeşimizin düşüncesini beğenmeyebiliriz, eksik bulabiliriz. Ama onu dinleme tahammülünü göstereceğiz. Kendi düşünce ve fikirlerimizi paylaşacağız. O zaman fikirlerin müzakeresinden zaten hakikat ortaya çıkacaktır.

Yüce Allah kitabında firavunun düşünce ve görüşlerine yer vermiştir. Yani kendisine bayrak açmış bir faniye “düşünce özgürlüğü “ tanımış ama düşüncesinin yanlış olduğunu da ispatlamıştır.

Peygamberimiz kendisini söylenen  tüm farklı görüş ve düşünceleri dinlemiş, uygun gördüğünü onaylamış,  uygun görmediğini düzeltmiştir. Herkesin düşüncesini , görüşlerini rahatlıkla ifade edebileceği bir özgürlük ortamı oluşturmuştur. Sahabe en zor konularda farklı düşünce ve görüşlerini her ortamda söyleyebilmişlerdir.

Raşit Halifelerde aynı esas üzerine hareket etmişlerdir. Ashaba, Hz. Ömer gibi celalli bir devlet başkanına hutbe de iken hesap sorabilecek bir düşünce özgürlüğü ortamı oluşturulmuştur. Böyle olunca gerçek İslam Kardeşliği ortaya çıkmış  herkes görüş ve düşüncelerini gıybet, dedikodu,  gammazlama gibi yöntemler yerine şeffaf bir ortamda bizzat kardeşinin yüzüne ifade etmiştir.

3.Şura: “Onların (müminlerin) işleri şura iledir” ve “(Ey Habibim) İşlerinde onlarla (müminlerle ) istişare et” ayetleri istişareyi bir “farz” olarak Müslümanlara emrediyor.

Mümin her işini ehli olan insanlarla istişare edecek.  İki mümin kardeşin arasında bir sıkıntı olursa taraflar  bunu ikisinin de saygı duyduğu insanlara taşıyarak danışarak çözüm konusunda yardımlarını istemelidirler. Mümin hiçbir önemli konuda istişare etmeden tek başına karar vermemelidir.

Günümüzde 20, 30, 40 yıllık dostluklar, kardeşlikler bir anlık öfke ile sona erdiriliyor.  Oysa insan hayatında  dostluklar,  arkadaşlıklar, kardeşlikler çok önemlidir.

Müminler bir duvarın tuğlaları gibi omuz omuza vererek İslam binasını oluştururlar. Bir makineyi oluşturan dişliler gibidirler. Bu bilinçle birbirinin kusuruna bakmadan , onun eksiğini tamamlayarak hareket etmek zorundadırlar. Görevini ihmal eden tuğlanın veya vazifesine dikkat etmeyen dişlinin diğer kardeşlerine de dolayısıyla ortaya çıkan sonuca etkisi olacağından mesuliyeti büyüktür.

Yorum Ekle