10 Eylül 2009 Çarşamba 18:19
Merhaba Gazetesi, http://www.merhabahaber.com/haber/12943/Topluma_kazandirir.htmlUzmanlar, yetiştirme yurtlarında kalan gençlere alanında uzman insanlar tarafından mutlaka din eğitimi verilmesi gerektiğini vurguluyor
DİN EĞİTİMİYLE SORUNLAR ÇÖZÜLÜR
Yetiştirme yurtlarında, kendilerini yalnızlığa itilmiş hisseden gençlerin, sığınacağı ve yardım göreceği bir merci bulma isteği ve arayışı içinde olduklarına vurgu yapan Cemil Paslı, “Eğer kendilerine sonsuz güç ve kudret sahibi olan Yüce Yaratıcı gereği gibi tanıtılırsa, birçok zorluklarla baş edebilmeleri daha kolaylıkla mümkün olacaktır” dedi. Cemil Paslı, bu eğitimin özellikle alanında uzman insanlarla verilmesi gerektiğini belirtti.
PROBLEMLİ ÇOCUKLARDA BİLE DEĞİŞME OLUYOR
Konya’da bulunan 2 erkek,1 kız yetiştirme yurdu, idareci ve çalışanlarına “Yurtlarda “Din Eğitimi” verilmesi konusunda düşüncelerini sorduğunu anlatan Cemil Paslı, “Din eğitimine açık olan, din eğitimi verebildiğimiz en olumsuz ve en problemli çocuklarımızda çok ciddi anlamda olumlu gelişmeler gözlemlenmiş, insanlarla ve önce düşman gibi gördüğü anne baba ve kardeşleri ile olumlu diyalogları başlamış” dedi.
Yetiştirme yurtlarında din eğitimi verilmeli
Uzman Cemil Paslı, yetiştirme yurdunda kalan gençlere alanında uzman insanlar tarafından mutlaka din eğitimi verilmesi gerektiğini söyledi.
Uzman Cemil Paslı ile 8-9 tarihinde Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesince düzenlenen “Kuram ve Eylem Yönüyle Din Eğitiminin Teolojik ve Felsefi Temelleri Sempozyumu’nda sunduğu ve benzer bildiriyle 12-16 Ekim tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenecek olan 4. Din Şurası’nda tebliğ olarak sunacağı “Yetiştirme Yurdu Gençliği ve Din Eğitimi “ konusu üzerine konuştuk.
Uzman Cemil Paslı, yetiştirme yurtlarının, 13–18 yaş arası korunmaya muhtaç çocukları korumak, bakmak ve bir iş veya meslek sahibi edilmeleri ve topluma yararlı kişiler olarak yetiştirilmelerini sağlamakla görevli ve yükümlü olan yatılı sosyal hizmet kuruluşları olduğunu söyledi.
Yetiştirme yurtlarında genel eğitim içinde din eğitiminin de gençlere yeterli ve doğru bir şekilde verilmesiyle onların bazı problemlerine çözümler bulunabileceğine vurgu yapan Cemil Paslı, gençlere verilecek iyi bir din eğitiminin, onların ahlaklı, vatanına milletine ve tüm insanlığa saygılı birer fert olarak yetiştirmelerine büyük katkı sağlayacağının altını çizdi.
Yetiştirme yurtlarında, kendilerini yalnızlığa itilmiş hisseden gençlerin, sığınacağı ve yardım göreceği bir merci bulma isteği ve arayışı içinde olduklarına dikkat çeken Cemil Paslı, “Eğer kendilerine sonsuz güç ve kudret sahibi olan Yüce Yaratıcı gereği gibi tanıtılırsa, birçok zorluklarla baş edebilmeleri daha kolaylıkla mümkün olacaktır” dedi.
Dinî veya manevî sosyal hizmetlerin sosyal hizmet alanlarında ortaya çıkan dinî içerikli problemlerin çözümünde gerçekleşen danışmanlık ve rehberlik faaliyeti olduğunu belirten Cemil Paslı, şöyle devam etti: “Dinî sosyal hizmetler; sosyal hizmet anlayışını, kişilerin manevi duygu ve düşüncelerine yönelerek biçimlendirme isteğidir. Hem manen hem maddeten insanın mutluluğunu hedefleyen sosyal hizmet uygulamaları, kişilerin sosyal bilinçlenmeleri ve topluma uyumları için üstün karakter geliştirmeye yönelik sosyal ve manevi eğitimi esas alan bir uygulama biçimidir. İnsanın hem maddi hem de manevi dünyasının sağlıklı olabilmesi, huzur ve refaha kavuşabilmesi için bedeni ve ruhi ihtiyaçlarının karşılanması, sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Sosyal hizmete muhtaç insanların dinî kaynaklı problemlerinin çözümü sadece dinî bilgi sahibi olmakla ortadan kaldırılabilecek kadar basit bir iş değildir. Çünkü bu alanda çözüm üretebilmek için, rehberlik yapacak kişinin hem sosyal hizmet alanında hem de ilahiyat alanında, uzmanlık bilgi ve becerisine sahip olması gerekir. Mevcut durumun konuyla ilgili bir çözüm üretmediği ortadadır. Sorunun pansuman tedbirlerle çözülebilmesi de mümkün görünmemektedir. Probleme kalıcı çözüm getirecek yollar aranmalıdır. Türkiye’de İlahiyat Fakültelerinde halen yürürlükte olan durma göre alınan eğitim sonucu sosyal hizmet alanları olan hastane, hapishane ve diğer sosyal hizmet kurumları için bir formasyon verilmemektedir. Okullardaki din eğitimiyle camideki farklı, hastanedeki hastanın psikolojisiyle hapishanedeki mahkûmun psikolojisi birbirinden tamamen farklıdır. Bütün bunlar özel uzmanlık ve eğitimi gerektirmektedir. Ülkemizde bu hizmetler maalesef gönüllülük ve kişisel beceriler gibi isteklere bırakılmıştır. Hâlbuki Batı’da bu hizmetler kiliseye bağlı ve kilisenin özel uğraşı alanı içerisine girmektedir.”
Tezini ülkemizde bu konuda yapılmış ciddi bilimsel çalışmalardan aldığı verilerle destekleyen Paslı, özellikle Dr. Orhan Demir’in “Yetiştirme Yurdu Gençliği ve Din Eğitimi” konulu doktora çalışmasında 600 yetiştirme yurdu genci ile çalışıldığını ve konunun net bir şekilde tablolarla ortaya konulduğunu ifade etti.
YURTTAKİLER, DİN EĞİTİMİ KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYOR
Konya’da bulunan 2 erkek,1 kız yetiştirme yurdu, idareci ve çalışanlarına “Yurtlarda “Din Eğitimi” verilmesi konusunda düşüncelerini sorduğunu anlatan Cemil Paslı, “Yetiştirme yurtlarında öncelikle insana hizmet verilmektedir. İnsanların maddi ve manevi olmak üzere iki çeşit ihtiyacı vardır. Maddi ihtiyaçlarını biliyoruz ve devletimizin sağladığı imkanlarla karşılıyoruz. Manevi ihtiyaçları ise din, iman, şefkat, vatan, millet, bayrak gibi soyut kavramlardır. Yetiştirme yurtlarında barınan, bakılıp büyütülen çocuklarda sürekli olarak sevgi ve şefkat eksikliğinden bahsedilir. Bunun sebebinin de anne ve babadan, yani aileden uzak olduğu gösterilir, doğrudur. Çocuklarımızdaki bu aile yoksunluğu, sevgi ve şefkat eksikliği onların hayata tamamen olumsuz bakmasına sebep olmaktadır. Bu bakış açısı çocuğun yaşadığı sürecin tamamında önce kendi ailesi, akraba çevresi, iş ve komşuluk ilişkilerinde içinden çıkılması mümkün olmayan olumsuzlukların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu şekilde hayata bakmalarına neden olan sevgi-şefkat eksikliğinin giderilmesi için oluşturulan her türlü ekonomik, sosyal, kültürel sportif olarak üst düzey bir ailenin kendi çocuğuna veremeyeceği kadar imkanlar sunulmasına rağmen bir değişim ve gelişme kat edilemediği gözlemlenmiştir. Ancak din eğitimine açık olan, din eğitimi verebildiğimiz en olumsuz ve en problemli çocuklarımızda çok ciddi anlamda olumlu gelişmeler gözlemlenmiş, insanlarla ve önce düşman gibi gördüğü anne baba ve kardeşleri ile olumlu diyalogları başlamış, işine dört elle sarılmış hayata olumlu bir pencereden bakmaya, her şeyden önemlisi eşine çoluk çocuğuna sahip çıkmaya başladıkları bizzat tarafımızdan müşahede edilmiştir.
YETİŞTİRME YURTLARINDA DİN EĞİTİMİ İÇİN ÖNERİLER
Konuya ilişkin önerilerini de sıralayan Cemil Paslı, şunları söyledi: “Yetiştirme yurtlarında yaşayan gençlere mutlaka din eğitimi verilmelidir. Bu eğitimin özellikle alanında uzman insanlarla verilmesi elzemdir. Alanında uzman insanlar istihdam etmek mümkün olmuyorsa, bu eğitimi verecek insanların uzmanlarca verilecek kurslarla desteklenmesi gereklidir. Din eğitimi sahasında çalışma yapan araştırmacıların yetiştirme yurtları ve gençliği üzerinde çalışarak onların ihtiyaçları ve nasıl giderileceği konusunda rehberlik yapmaları önemli bir boşluğu dolduracaktır. Yetiştirme yurtlarında din eğitiminin belli bir sistematik içerisinde ve kurumsal olarak süreklilik arz etmesi açısından mutlaka yasal alt yapısı oluşturulmalıdır. Kanun ve yönetmeliklerle, konu, yoruma fırsat vermeyecek şekilde sınırları belirli olarak tespit edilmelidir. Yetiştirme yurdu gençlerinin din öğretimi ihtiyaçlarına paralel olarak, gençlerin konuyla ilgili ihtiyaçlarına cevap verecek kaynak kitaplar hazırlanmalı ve hazırlanan bu eserlerde yaş grupları ve cinsiyet gibi özellikler dikkate alınmalıdır. Bu yayınlar sosyolojik, psikolojik ve eğitim yönüyle değerlendirilerek, uzmanların görüşü alındıktan sonra gençlerin istifadesine sunulmalıdır. Bu eserlerden mutlaka her yetiştirme yurdunda bulundurulmalıdır. Gençlere verilecek din eğitimi, siyaset ve siyasi konularla hiçbir şekilde ilişkilendirilmemelidir. Kurumun imkanlarının yetmediği durumlarda mutlaka ilgili fakülteler ve 2007 yılında yapılan protokol mucibince Diyanet İşleri Başkanlığı imkanlarından yararlanılmalıdır.”
ALİ ÖZCAN, Merhaba Gazetesi Yazı İşleri Müdürü