PEYGAMBERİMİZ VE KUŞU ÖLEN ÇOCUK

Hz. Peygamber muazzam bir muhabbet ve engin bir tevazu içinde çocuklarla her fırsatta ilgilenmiş, şakalaşmış, selam vermiş, hasta olduklarında ziyaretlerine gitmiş, onların kusurlarını hoş karşılamıştır.

O’nun, dönemindeki çocuklarla ve kendi torunlarıyla kimi hatıraları var ki, bugün hepimiz için son derece önemli dersler çıkarılması gereken örnekler ve çocuk eğitiminde kullanmamız gereken en temel kilometre taşları olarak karşımızda durmaktalar. Aşağıda yer verdiğimiz misallere bakarak çocuklara nasıl davranmamız gerektiği konusunu bir kez daha gözden geçirelim. Bize Peygamberden gelen sosyal hayata dair her bilginin ‘sosyal sünnet’ olarak önemle ve hassasiyetle uymamız gereken davranış kalıpları olduğunu unutmayalım.

Hz. Peygamber’in uzun süre yanında kalan Enes, O’nun kendisine nasıl davrandığını net cümlelerle anlatıyor.

Peki ya kuşu ölen Zeyd’e taziye ziyaretinde bulunmak zarafeti…

Hz. Peygamber engin bir tevazu içinde çocuklarla her fırsatta ilgilenmiş, şakalaşmış, gördüğünde onlara selam vermiş, hal hatırlarını sormuş, hasta olduklarında ziyaretlerine gitmiş, onların kusurlarını da hoş karşılamıştır. Bundan dolayıdır ki, dünyanın en mutlu çocukları, onun yaşadığı dönemin çocuklarıdır diyebiliriz belki de. İşte misaller:

Hz. Peygamber, Kuşu Ölen Zeyd’e Taziyeye Gidiyor.

Zeyd 3 ya da 5 yaşlarında idi. Zeyd’in çok bağlandığı, çok sevdiği, adını Umeyr koyduğu küçük bir kuşu vardı. Hz. Peygamber Zeyd’i her gördüğünde “Umeyr’in babası” anlamında “Ebu Umeyr” diye hitap ederdi ona. Bir gün Zeyd’in kuşu öldü. Onun ölümü Zeyd’i çok üzdü. Kuşun öldüğü günlerde Hz. Peygamber Zeyd’in evine gitti. Çocuğun kederli hali, Hz. Peygamber’in merhametli kalbini etkiledi. Onu neşelendirmek istedi. Çocuğun saçlarını okşayarak yanağını öptü. Gülümseyerek:

−“Ya Ebu Umeyr! Nüğayr (serçe kuşuna benzeyen bir kuş veya bülbül) ne oldu?” dedi. “Hayvanı ne yaptın?..”

Hz. Peygamber’in kalbe huzur veren ilgisiyle ferahlayan Zeyd, bu söze çok güldü.

Hz. Hasan ve Hüseyin’in Deve İsteği

Torunları Hz. Hasan ve Hüseyin bir develerinin olmasını istiyorlardı. Bu dileklerine ulaşmanın yolunu, dedelerinden istemekte buldular. Hz. Peygamber maddi olarak o an çocuklara deve alacak durumda değildi. Torunlarını üzmeden onlara istedikleri deveyi unutturacak bir çözüm buldu. Küçük torunlarının önüne çökerek onlara seslendi:

−“Haydi binin. Bundan daha iyi deve mi olur?”

Çocuklar büyük bir sevinçle dedelerinin sırtına bindiler. Artık deveyi unutmuşlardı…

Kavminin 8 Yaşındaki İmamı: Amr bin Seleme.

Amr bin Seleme öğrenmeyi çok severdi. Kendi şehrine gelen sahabelerden Kur’ân öğrenmiş, Hz. Peygamber’e gönül vermişti. O büyük Peygamber sevgisini sığdırmıştı küçücük kalbine.Kavmi, Hz. Peygamber ile anlaşmak üzere bir heyetle gidiyordu. Amr da heyete katıldı. Kavmi Hz. Peygamber’in huzuruna geldi. Hz. Peygamber Amr’ın kavmiyle görüştü. Kavme bir imam seçmesi gerekiyordu. İmam seçmede ise ölçü Kur’ân’ı en iyi bilmekti. Hz. Peygamber, Kur’ân’ı en iyi bilen kişi olması dolayısıyla Amr bin Seleme’yi imam seçti. Amr, Hz. Peygamber tarafından kavmine imam tayin edildiğinde 8 yaşındaydı…

Numan bin Beşir’in Taif Üzümüyle İmtihanı !

Numan bin Beşir sokakta oynamaktaydı. Hz. Peygamber küçük Numan’ı yanına çağırdı. Hz. Peygamber’e o sıralarda Taif üzümünden hediye gelmişti. Numan’a o üzümden biraz uzatarak, “Bunu annene götür” dedi. Küçük Numan annesine götürmek için bir salkım üzümü aldı. Annesine ulaştığında ise küçük Numan’ın elinde üzüm kalmamıştı. Numan üzümü yol boyunca yiyip bitirmişti. Birkaç gün sonra Hz. Peygamber küçük Numan’a rastladı. Üzümleri sordu:

−“Salkımları ne yaptın? Annene ulaştırdın mı?”

−“Hayır” dedi Numan.

Hz. Peygamber küçük Numan’a yaptığı çocuksu davranışa uygun bir şekilde gülümseyerek takıldı. Ona: “Guder” dedi. Yani vefasız…

Abdullah bin Ömer’e Babasından Satın Alınıp Hediye Edilen Deve

Abdullah bin Ömer henüz küçük bir çocuktu. Babasının, Hz. Peygamber ile bir yolculuğunda o da bulunmuştu. Abdullah, babasının devesine binmişti. Deve, yeni binildiği için oldukça hızlıydı. Abdullah’ın devesi hep kafilenin önüne geçiyordu. Abdullah deveye söz geçiremediği için babası sürekli kafilenin önüne geçmek, deveyi geri çevirmek zorunda kalıyor, sık sık çocuğuna sesleniyordu:

−“Abdullah, kafilenin önüne geçme!”

Abdullah’ın devesi, tekrar tekrar kafilenin önüne geçince, baba oğlunu azarladı:

− “Abdullah, Allah’ın Rasûlü’nün önüne kimse geçemez.”

Çocuğun azarlanması Hz. Peygamber’i üzmüştü. Babaya:

− “Şu deveyi bana satsana.” dedi.

Baba, Hz. Peygamber’in bu isteği üzerine

−“Ey Allah’ın Rasûlü! O senindir” diyerek cevap verdi.

Hz. Peygamber bunu kabul etmedi ve isteğini tekrarladı. Bunun üzerine baba deveyi sattı.  Deve artık Hz. Peygamber’indi. Devenin yeni sahibi, Abdullah’a seslendi:

− “Abdullah, artık deve senindir. Ona istediğin gibi binebilirsin!”

Peygamberimizle en uzun kalan çocuk:Enes

Hz. Peygamber, yanında yetişen Enes’e çok iyi davranıyordu. Bu durum Enes’i çok sevindiriyor, her geçen gün O’nu biraz daha fazla seviyordu. Enes Hz. Peygamber’in kendisine nasıl davrandığını şöyle anlatmaktadır: “Allah Rasulü’ne 9–10 yıl hizmet ettim. Bir kere bana “Öf!” demedi. Yaptığım bir iş hakkında hiçbir zaman “Niçin böyle yaptın?”, yapmadığım iş hakkında ise “Şöyle yapsaydın ya!” ya da “Beceremedin, ne kötü yaptın!” dediğini duymadım. On yıl boyunca bir kere zorlanacağım bir iş vermedi. Bir işi beceremeyip zayi ettiğimde bana kızmadı, beni kınamadı. Hatta ailesinden biri bir konuda beni kınamak istediğinde onları engelleyerek: “Onu bırakın! Eğer öyle yapması takdir edilseydi mutlaka yapardı” buyururdu.

Ezanı Yanlış Okuyan Mahzure

Küçük Mahzure tüm çocuklar gibi dışarıda oyun oynamaktaydı. Küçük çocuk, oyun esnasında müezzin taklidi yaparak, alaylı bir şekilde ezan okuyordu. Oradan geçmekte olan Hz. Peygamber çocuğun yanına gitti: “Haydi bir ezan da bana oku!” dedi. Mahzure ne yaptığının farkına varmış, pişman olmuş ve utanmıştı. Hz. Peygamber ondan ezan okumasını istediği için bütün gayretini göstererek ezan okudu. Birkaç yanlış dışında Mahzure güzel bir ezan okudu. Hz. Peygamber yanlışlarını düzeltti. Sırtını sıvazlayıp: “Mübarek olsun!” dedi. Mahzure şaşkındı. Kızılmayı beklerken lütuf ve ikram görmüş, bir de dua almıştı.

Yorum Ekle