Dünyada kazandığımız ve kaybettiğimiz “şey” lerle deneniriz.
Kazandığımızda sevinir, kaybettiğimizde üzülürüz.
Kazandığımızda hamd eder, kaybettiğimizde sabrederiz.
Ancak şu kesindir.
Kazandığımızda hamd ve şükür ettiğimizdeki ihlâsımız ve samimiyetimiz ile
Kaybettiğimizdeki sabır ve dua ederken ortaya koyduğumuz ihlâs ve samimiyetimiz kıyaslanırsa;
Sabır ve dua her daim galip gelir.
Bundan kaybedelim kazanmayalım anlamı çıkmaz.
Kaybetmekten de o kadar korkmayalım manası ön plana çıkar.
Allah’a ve ahrete inanan dünyada sadece nerede durması gerektiğine dikkat eder!
Daima kıyamdadır o.
Bazen rükû, bazen de secde eder.
Ama her daim hak ve hakikat adına kıyamdadır.
Bu kıyam ona sürekli kazandırmaz.
Ara sıra da kaybettirir.
Müminin Bedir’i olduğu gibi Uhud’u da olur, olmalıdır.
O sonuç odaklı yaşamaz, sadece sürece dikkat kesilir.
Yolun, sürecin hakkını tam anlamıyla yerine getirmeye çalışır ve sonucu işin sahibine bırakır ve teslim olur.
Neticede kazanırsa hamd ve şükürle, kaybederse sabır ve tevekkülle karşılar.
Yukarı çıkarken tekbir getirir, çünkü yükseldiği yerden daha yüksek te biri vardır.
Aşağı inerken tesbih eder, zira inerken etrafı boşalsa da onu asla terk etmeyen şah damarından daha yakın birine inanır.
Kazandığında sevindiğinde toprağa bakar, oradan geldiğini hatırlar ve tevazua bürünür.
Kaybettiğinde gökyüzüne bakar, bütün şeyler aşağıda kalır, ruh asla kaybetmez diye düşünür ve o geniş âlemin rabbine imanını tazeler, ferahlar.
Dünya pay, ahret paydadır.
İnananın kaybettiği her şey -doğru yolda ise-; ahrette daha güzeliyle tamamlanacağı için o hayatında asla gam ve kedere yer vermez.
Look at the Soil when you are happy, look at the sky when you are sad!
We are tested by the “things” we gain and lose in the world.
We are happy when we win and sad when we lose.
We praise when we win, and we are patient when we lose.
But this is certain.
With our sincerity and sincerity when we praise and thank when we win.
If we compare our patience when we lose and our sincerity and sincerity when we pray;
Patience and prayer always prevail.
This does not mean whether we lose or win.
The meaning of “let’s not be so afraid of losing” comes to the fore.
Those who believe in God and the afterlife only pay attention to where they should stand in the world!
He is always on the stand up.
Sometimes he bows and sometimes he prostrates.
But he always stands up in the name of right and truth.
This uprising will not bring him permanent benefits.
Sometimes it makes you lose.
A believer can and should have Uhud as well as Badr.
He does not live result-oriented, he only pays attention to the process.
He tries to fully do justice to the path and the process and leaves the result to the owner of the work and surrenders.
As a result, if he wins, he accepts it with praise and gratitude; if he loses, he accepts it with patience and trust.
He says takbir while going up, because there is a third higher than the place he ascended.
He praises himself as he goes down, because he believes in someone closer than his jugular vein who never leaves him, even though the surroundings are empty as he goes down.
When he is happy after winning, he looks at the soil, remembers that he came from there, and becomes humble.
When he loses, he looks at the sky and thinks that all things remain below, the soul can never lose, and he renews his faith in the Lord of the vast universe and feels relieved.
The world is the share, the afterlife is the denominator.
Everything that a believer loses – if he is on the right path -; Since it will be completed with a better one in the afterlife, he never gives room for sorrow and sadness in his life.