‘Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla’
Merhametin ukelası olmanın merhametsiz olmaktan beter” olduğunu unutmaksızın, Necip Fazıl’ın Reis Beyine kulak verin: “Can taşıyan, yüreği atan her yaratığa acıyın! Ağzından kemiğini çaldıran köpeğe, her parçası ayrı ayrı kıvranan solucana, tabanı yanan çakala…Hepsinin üstünde insana; buruş buruş beyni, alnı ve çenesiyle gözyaşı döken insana acıyın!“
İnanmayanların inananlara sataşmasında muhakkak bir parça da kıskançlık vardır” demişti Cemil Meriç.
Dünyamızın oldukça yaşlandığı , İblis ve avenelerinin tecrübelerini fevkalade artırdığı , Bediüzzaman’ın ‘Bidayet-i zuhur-u İslâmiyette muannid ve kitapsız kâfirlerin ve nifaka giren eski dinlerin münafıkları gibi, aynen bu zaman-ı âhirde bir naziresi çıkacağını ders-i Kur’anîden gelen bir sünuhat ile Eski Said hissetmiş; münafıklar hakkındaki ayetleri izah ile en ince nükteleri beyan etmiş.’ Cümlesiyle tespit ettiği ; İslam’ın ilk zamanlarında ortaya çıkan nifakın bu dönemde de çıkacağı hepimizin bilmesi ve dikkat etmesi gereken bir hakikattir.
‘Ümmetimin fesada uğradığı bir zamanda kim benim sünnetime yapışırsa 100 şehit sevabı alabilir’ hadisiyle de Peygamber bu dönemlere dikkat çekmiştir.
Sözü çok uzatmadan zor dönemlerde yaşıyor , zor imtihanlardan geçiyoruz dostlar. O halde şefkat , merhamet , hüsnü zan ,affetmek gibi sıfatlarla birbirimizi takviye etmeli , desteklemeliyiz. Zor şartlarda dağların altına girmekten çekindiği kulluk vazifesini ölene kadar en az hatayla yapmak konusunda yardımlaşmalıyız.
Kederler , dertler , üzüntüler paylaşıldıkça azalır ,sevinçler ,mutluluklar ,güzellikler paylaşıldıkça artar kaidesinin gereği olarak birbirimizle samimi dostluklar kurarak hayatı paylaşalım. ’İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın , günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın’(Maide 2)
Merhamet ; Acıma, esirgeme, koruma, sevgi gösterme, yardım etme. İnsanı başkalarına iyilik ve yardım etmeye yönlendiren acıma duygusu. Tüm yaratılmışlara sevgi ile yaklaşma, onları kötülüklerden koruma ve kurtarma, zor durumlarında yardım etme, bağışta bulunma, affetme gibi iyi huy ve davranışların başlıca nedenidir. Kaynağı Allah’tır. İnsanlardaki merhamet, Allah’ın rahmet ve merhametinin bir tecellisi, bir yansımasıdır.
Allah’ın en önemli niteliklerinden birisi merhametidir. Bu niteliğini ifade eden Rahman ve Rahim adlarının Kur’an’da Allah ve Rab adlarından sonra en çok anılan adlar olması, Allah’ın merhamet niteliğinin önemini ve sonsuzluğunu gösterir. Allah bu niteliği nedeniyle besleyip büyütür, ödüllendirir, nimetler bağışlar, suçları affeder, peygamberler aracılığı ile insanlara doğru yolu gösterir. Hz. Peygamber (s.a.s)’in gönderilmesi, Kur’an’ ın indirilmesi de Allah’ın merhametinin bir sonucudur. O’nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır (el-A’raf, 7/156), merhametlilerin en merhametlisidir (el-A’raf, 7/151) ve merhamet edenlerin en hayırlısıdır (el-Mü’min, 23/109).
Hz. Peygamber (s.a.s), Allah’ın merhametinin büyüklüğünü ve insanlardaki merhametin kaynağı olduğunu dile getirdiği bir hadislerinde şöyle buyurur: “Allah merhametini yüz parçaya ayırdı, doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu, bir parçasını yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet eder. Hatta yavrulu hayvan, bir tarafını incitir endişesiyle ayağını yavrusundan sakınır” (Buhari, Edeb, 19, Müslim, Tevbe, 17).
Allah’ın merhamet niteliğinin bir sonucu olarak insanlara gönderilen peygamberlerin en önemli özelliklerinden birisi de merhametli olmalarıdır. Kur’an, âlemlere rahmet olarak gönderildiğini (el-Enbiya, 21/107), Allah’ın rahmeti sayesinde insanlara yumuşak davrandığını (Âl-u İmran, 3/159) belirttiği Hz. Peygamber (s.a.s)’in bu özelliğini şöyle açıklar:
“Ey mü’minler! And olsun ki, içinizden size sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, mü’minlere şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir” (et-Tevbe, 9/128).
Merhamet mü’minlerin de temel özelliklerindendir. Bu nedenle Kur’an mü’minlerin birbirlerine karşı merhametli olduklarını belirtir (el-Fetih, 48/29). Başka bir yerde de kurtuluşa eren, ahirette kitapları sağ ellerinden verilen mü’minlerin nitelikleri sayılırken “Sonra inanıp birbirlerine sabır tavsiye edenlerden, merhametli olmayı tavsiye edenlerden olmaktır” (el-Beled, 90/17) buyurulur. Kur’an’ın bu tutumuna uygun olarak Hz. Peygamber (s.a.s) de merhamet konusu üzerinde önemle durmuş, teşvik etmiş, zaman zaman katı ve acımasız davranan insanları uyarmıştır. Sözgelimi bir hadislerinde: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” (Buhari, Edeb, 18) buyurmuştur. Diğer bir hadislerinde de insanın merhametinin Allahın kendisine göstereceği merhametin nedeni olduğunu şöyle belirtir: “İnsanlara merhamet etmeyen kimseye de Allah merhamet etmez” (Müslim, Fezail, 66). “Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler (Allah ve melekler) de size merhamet etsin” (Ebu Davud, Edeb, 58; Tirmizi, Birr, 16) hadisi de aynı olguyu farklı biçimde yeniden vurgular.
İslam’ın öngördüğü merhamet tüm yaratıkları içine alacak kadar geniş kapsamlıdır. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, yetimler, kimsesizler, hastalar ve yoksullar başta olmak üzere tüm insanlara merhamet göstermenin yanısıra, diğer tüm canlılara da merhametli davranmak mü’minlerin görevidir. Yüzüne damga vurulmuş bir eşeği görünce “Bu hayvanı dağlayana Allah lanet etsin” (Müslim, Libas, 107) buyuran Hz. Peygamber (s.a.s), bir hadislerinde kötü yola düşmüş bir kadının susuzluktan ölmek üzere bulunan bir köpeğe su verdiği için Allah tarafından bağışlandığını (Buhâri, Şürb, 9, Edeb, 27; Müslim, Selam,153, Cihad, 44), diğer bir hadisinde de kedisini açlıktan ölmeye mahkum eden merhametsiz bir kadının, bu davranışı, nedeniyle cehenneme atılmayı hakettiğini (Buhari, Edeb, 18, 27; Müslim, Fezail, 65) belirterek merhametin insanlârla sınırlı olmadığını dile getirir. Hayvanlara iyi bakılıp beslenmesi (Ebu Davud, İsti’zan, 39), zevk için dövüştürülmemesi (Ebu Davud, Cihad, 51; Tirmizi, Cihad, 30), nişan atılan hedefler yerine konulmaması (Müslim, Sayd, 59), zevk için öldürülmemesi (Nesai, Dahaya 42) yolundaki emirleri de İslam’ın bu konudaki kapsamlı bakışını yeterince ortaya koymaktadır.
Bu anlamda aile , cemaat , cemiyet ve ümmet Müslüman için 4 hayat sigortası konumunda olduğunu ve merhameti en çok ve en yaygın şekliyle uygulaması gerektiği zeminler olduğunu unutmayalım. Her şuurlu Müslüman sosyal hayatın akışı içerisinde bu müesseselere elinden geldiği kadar katkı vermeli ve destek almalıdır.