Dinlerin insanlık tarihindeki medenileşme sürecinde en önemli ve başat etken olduğu inkar edilemeyen bir gerçektir. Peygamberler yaratıcılarının kendilerine öğrettiği güzellikleri bizzat yaşayarak içinde doğdukları toplulukları eğitmişlerdir.
Bedeviyetten hadariyete , köylülükten medeniyete insanlık Peygamberlerin rehberliğinde seyahat etmiştir.
Bu sebeple ‘PEYGAMBER ‘ŞEHİR’ , ŞEHİR ‘MEDENİYET DEMEK’ başlıklı yazımızda ‘‘Ben ilmin şehriyim Ali onun (ilim) kapısıdır ,ben ilmin şehriyim Ömer onun (adalet) kapısıdır , ben ilmin şehriyim Ebu Bekir onun (iman) kapısıdır , ben ilmin şehriyim Osman onun (haya-edep) kapısıdır.’Peygamber ‘şehir’ , şehir ‘medeniyet’ demektir. Bir insan İslam’ı tam anlamıyla yaşıyorsa o ‘şehir’ dir , ‘medeniyettir-medinedir’. 25 milyonluk bir kent İslam orda yaşanmıyorsa ‘şehir’ değildir. İslam adına konuşan herkes kametine,kalitesine,yaşantısına göre şehre (peygambere) davet eden bir kapı ya da penceredir. Ama merkezde ‘şehir’ yani ‘peygamber’ olmalıdır.’ İfadeleriyle medeniyet-şehir bağlantısına dikkat çekmiştik.
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi, kültürel etkinliklerinin “Ramazan’da Huzur Sohbetleri”nin ikincisinde “İbadetlerin Estetik Boyutu” konuşuldu. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ; “Müslüman yaptığı her amelde samimi olmalı ve estetik kaygısı gütmelidir” dedi.
Mübarek Ramazanda ve diğer zamanlarda yaptığımız ibadetlerin estetik yönünün de önemli olduğunu belirten Altıntaş, camide kılınan namazlarda safların sık ve düzgün olma kavramının bile bambaşka ahenkleri çağrıştırdığını kaydetti. Cami cemaatinin uyum içinde kıldıkları bir vakit namazın bile biz farkında olmasak da yabancı bir insanın dikkatini çekebildiğini ve etkileyebildiğini söyleyen Altıntaş, İçinde bulunduğumuz Ramazan ayında tuttuğumuz orucun sadece mideye yönelik bir ibadet olmadığını, Ramazanın göze, dile ve ele de hitap ettiğini, topyekûn bir ahlâk olgunlaştırma projesi olduğunu belirtti.
Altıntaş; “kuşlar bile gökyüzünde, önlerinde imamları, önderleri olduğu halde belli bir nizam ve intizam içerisinde, estetik ve güzellik ölçüsünde hareket ederler. Bütün ibadetlerin insanda ahlâkî anlamda, ruh boyutunda iyi insan, güzel insan yetiştirme, dönüştürme bağlamında mutlaka etkisi vardır ve olmalıdır. İslâm, güzel insan, iyi insan yetiştirme projesidir. İslâm’ın bütün emir ve yasakları, insanı iyi ve güzel amelleri eyleme dönüştüren bir varlık haline getirme projesidir.
İmam Gazali; “kaliteli Müslümanlık, salt namaz ve oruçta değil; ahlâkî değerlerin temsilinde ortaya çıkar” der. Güzel ahlâk, ikili ilişkilerde kendini gösterir. Tek başına bir Müslümanlık bir şey ifade etmez. İbadetlerde samimi olunmalı, gösterişten, riyadan kaçınılmalıdır. Ahiret ameliyle dünya menfaati gözetilmemelidir. Çünkü bu aynı zamanda gizli şirktir, Allah’a ortak koşmaktır.
Müslüman, saçından tırnağına, ev tefrişine varıncaya kadar nezaket, zerafet, temizlik ve güzellik içinde olmalıdır. Çünkü Müslüman aynı zamanda dâî’dir, dâvetçi’dir. İslâm’ın bir temsilcisidir. Fizikî varlığıyla diğer insanlar üzerinde olumlu bir etki meydana getirmek için de gayret sarf etmesi gerekiyor.
İbadetlerimiz bizleri güzel ahlâkla ahlâklanmaya dönüştürmüyorsa, tekamül ettirmiyorsa, itikadımızda bir arıza var demektir. Öyleyse önce itikadımızı sağlamlaştırmalı, sağlam bir inanç ve tevhit yapısına ulaşmalıyız. Yaptığımız ibadetlerin farzını, vacibini, sünnetini, ruhanî bütünlüğünü, ruh boyutunu, mânâ yönünü birlikte harmanlayarak yerine getirmeliyiz ki; beklediğimiz ahlâk güzelliği ortaya çıkabilsin.” Dedi.
Bu gün onca tarihi zenginlik ve derinliğine rağmen biz Müslümanlar İslam’ın bu estetik yönünü yeterince hayatımıza taşıyamıyoruz. Fert fert her Müslüman ibadetinden yiyip içmesine , oturup kalkmasına , konuşmasına kadar hayatının tüm anlarında ‘Allah’ın güzel (cemil) olduğunu ve güzeli (cemal) sevdiğini unutmadan ona layık kul olmak için cemil-cemal sahibi olmalıdır. Bu fazilet değil bir zorunluluktur.