Hamiyet; Türk Dil Kurumu Türkçe sözlüğünde ‘’ Bir insanın kendi yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası,insanlık,fazilet,izzet-i nefs,gayret’’ olarak tarif ediliyor.
Günümüzde dünyanın her açıdan en zengin bölgesinde yaşayan bizlerin sahip olması gereken bir özellik: Hamiyet
Kaybetmeden elindeki nimetin kıymetini bilmez insan çoğu zaman.
Ama akıllı insan olayları ferasetiyle önceden sezip görebilen insandır.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran aklın; Tezekkür(geçmişe bakarak anı ve geleceği değerlendirme), tefekkür kişi ve olayları bütün yönleriyle ele alabilme, taakkul (aklı en üst düzeyde kullanma), tedebbür (dünden ilham alıp,bu günü iyi gözlemleyip,geleceğe dair tedbirler alabilme) gibi şubelerini eşgüdüm içerisinde çalışarak hamiyete destek vermeli.
Hamiyeti;’’Şiddeti mevanıa şiddetle mukabele etmektir=Şiddetli engellere şiddetle karşı koymaktır.’’şeklinde tarif eder Said Nursi.
Çocuklarımıza aile ve okuldan itibaren tüm eğitim kurumlarımızda en başta hamiyet duygusu aşılanmalı.
Sahip olduklarının kıymetini bilme ve onları koruma konusunda şuurlu bir gençlik oluşturmak eğitim sisteminin en başta gelen hedefi olmalı.
Yaşadığımız süreçte imtihanın gereği hak etmediğimizi düşündüğümüz çok olaylar yaşayabiliriz.
Hamiyet burada devreye girmeli.
Kendimizi, ailemizi, şehrimizi, ülkemizi hatta tüm insanları karşılıksız sevmenin adıdır hamiyet.
Zira saydıklarımız bizi de yaratan Allah’ın gözetip korumamız için bize verilmiş birer emanettir.
Emanete riayet duygumuz kadardır imanımız.
Emanete ihanet münafığın baş vasfıdır.
Durgun suya atılan taşın sebep olduğu halkalar misali emanetlerimiz var omzumuzda.
O emanetleri ‘elestü bezminde’ ‘BELA’ sözüyle aldık omzumuza.
Ve bu ‘bela’ sözlü bizi kainatın halifesi yaptı.
Ahsen-i Takvim makamının yolunu açtı.
Eşref-i Mahlukat yaptı.
O halde dört elle sarılalım emanetlere.
Kendimize, ailemize, şehrimize , yurdumuza ve dünyamıza.
Alabildiğimiz kadar yük alalım dünyada yük olmayalım.
Tükettiğimizden mutlaka daha fazla üretelim.
Veren elin alan elden üstünlüğünü unutmayalım.
Üzerinden hızla uçar gibi gezdiğimiz şu dünya kubbesine gürültüler değil, hoş sedalar bırakalım.
Kubbede bırakılan o sesin kıyamete kadar bizi temsil edeceğini unutmayalım.