Yazılarımda sürekli insanın iman ve Salih amelle iyi bir insan olabileceğini bununda iyi bir maddi-manevi eğitimle mümkün olduğunu anlatmaya çalışıyorum.Fenni ilimlerle aklı, dini-manevi ilimlerle kalbi ve vicdanı aydınlatmayan insanın karanlıklar arasında kalmış , nefsinin ve şeytanının esiri olarak bir hayat sürmesi kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Kişi de erdemin en önemli basamağı ‘kendini-haddini bilmek’ tir. İnsan sınırlarını çok iyi bilmelidir.’Cahil cesur olur’ sözü bu konuyu çok güzel anlatır.İsra suresi 36. ayette Yüce Allah bizi bu konuda uyarır ve der ki : ‘Bilmediğiniz bir şeyin ardına düşmeyin…’
Sosyal hayatta bu konuda çok misal var.Bilmiyorum diyemeyen , bu konu benim uzmanlık alanım değil sözüne cesaret edemeyen insanlar çok büyük hatalara imza atıyorlar.Sözü çok uzatmadan konuyla ilgili bir hikayeyle bitirelim:
Mevlânâ Hazretleri Mesnevî’de bir hikâye anlatır.“Yaralı şahin kuşu, bir yaşlı kadının bahçesine kondu. Yaşlı kadın perişan görünümlü şahine acıdı, merhamet etti yanına aldı.Aç şahinin önüne çocukları için hazırladığı hamur bulamacını koydu. Şahinin, önüne konan tasa gagasını daldırması ile başını sallayarak geri çekmesi bir oldu. Çünkü şahin et yerdi, hamur bulamacını yiyemedi.Yaşlı kadın, şahinin bu hâlini görünce üzüldü:«-Vah!» dedi, «Gagan uzamış, kıvrım kıvrım olmuş. Yumuşacık bir hamur bulamacını bile yiyemez olmuşsun. Senin önceki sahibin hiç mi Allah’tan korkmazdı ki, şu gaganı düzeltmemiş hiç!..» dedi ve eline aldığı kör makas ile şahinin gagasını kesmeye çalıştı.Şahin yaşlı kadının elinden kurtulmak için çırpınsa da, nâfile, kaçamadı.
Yaşlı kadın şahinin gagasını kesti.Şahin çırpınırken, yaşlı kadın, şahinin kanatlarını gördü:«-Vah!..» dedi, «Senin eski sahibin sana hiç bakmamış, şu kanatların ne hâle gelmiş, kimi uzun, kimi kısa kalmış!..» diyerek, şahinin o güzelim kanatlarını elindeki makasla düzeltmeye başladı.Şahin acı ile kıvrandı, çırpındı… Çâresizce pençelerini kadının koluna attı ve tırnaklarını kadının koluna geçirdi. Yaşlı kadın, şahinin kanatlarını -güya- düzeltirken koluna batan tırnakları gördü:«-Vah vah! Önceki sahibin nasıl merhametsizmiş ki, bir kere bile tırnaklarını kesmemiş. Tırnakların ne de çirkin olmuş.» dedi ve elindeki makas ile şahinin avlanmakta kullandığı pençelerini söküp attı.
Câhil ve yaşlı bu kadının elinde rezil olan şahinin gözleri doldu. Yaşlı kadın, şahinin bu hâlini görünce hiddetlendi:“-Kimseye iyilik yaramıyor ki!..” dedi, “Ben iyilik yapıyorum, kuş ağlıyor.” diye söylendi. Sonra da elindeki kuşu:“-Git hadi, bildiğin yere!..” diyerek kaldırdı havaya attı.Şahin çırpındı uçmak için… Ama kanatları kesikti, uçamadı… Acı ile yere inmek istedi, tırnakları sökülmüştü yere de konamadı… Kendini yan üzeri bir kulübeciğin arkasına attı. Koca koca avları, gökyüzünde süzüle süzüle avlayan cesur şahin kuşu, cahil kadının elinde korkak bir kargaya dönüşmüştü.
Fe’tebiru ya ulul elbab…