Son günlerde olup bitenleri ibretle izliyoruz.
Olaylar olmadan yıllar önce işin buraya gelmemesi için çok çaba sarf ettim.
Ehl-i hamiyet yüz binlerce insanın da böyle bir çaba içinde olduğunu biliyorum.
‘Biz Uhud’un okçusuyuz, bizim harp meydanında ki ganimetle işimiz olmaz,olmamalı’ dedim.
‘Konuşan yalnız hakikat olması için bu hizmetin bırakın dünya menfaati ahrete yönelik menfaatler için dahi kullanılmasına kader-i İlahi izin vermez,vermiyor,vermemiş‘diye bağırdım
‘Taraftarlarınızı Cemel Ovasına götürmeyin,biz birinci Cemel’in yaralarını tam anlamıyla saramadık.Hala içten içten kanıyor.2. Cemel olayına tahammülümüz yok.Taraftarlarınızı harp meydanına götürürseniz onlara sahip çıkamazsanız.Aralarındaki provokatörler onları birbirine düşürür ve bu işin kazananı olmaz ’ diye FERYAT ETTİM.
Şefkat tokatları risalesini hatırlattım.Üstad’ın zikrettiği kendi başına gelen tokatlardan bahsettim, laakal(en geç) 15 günde bir okunmalı dediği İhlas Risalesini tavsiye ettim.
‘Uhuvvet(kardeşlik) risalesini okuma vaktidir’ dedim. Ve şu bölüme dikkat çektim:’ Medar-i ibret bir hikâye:Bedevî aşiretlerinden Hasenan aşiretinin birbirine düşman iki kabilesi varmış. Birbirinden, belki elli adamdan fazla öldürdükleri hâlde, Sipkan veya Hayderan aşireti gibi bir kabile karşılarına çıktığı vakit, o iki düşman taife, eski adâveti unutup, omuz omuza verip, o haricî aşireti def edinceye kadar dahilî adâveti hatırlarına getirmezlerdi.
İşte, ey mü'minler! Ehl-i İmân aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla vardır. Her birisine karşı tesanüd ederek, el ele verip müdafaa vaziyeti almaya mecburken, onların hücumunu teshil etmek, onların harîm-i İslâma girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan garazkârâne tarafgirlik ve adâvetkârâne inat, hiçbir cihetle ehl-i imana yakışır mı? O düşman daireler, ehl-i dalâlet ve ilhaddan tut, tâ ehl-i küfrün âlemine, tâ dünyanın ehvâl ve mesâibine kadar, birbiri içinde size karşı zararlı bir vaziyet alan, birbiri arkasında size hiddet ve hırsla bakan, belki yetmiş nevi düşmanlar var. Bütün bunlara karşı kuvvetli silâhın ve siperin ve kalen, uhuvvet-i İslâmiyedir. Bu kale-i İslâmiyeyi küçük adâvetlerle ve bahanelerle sarsmak, ne kadar hilâf-ı vicdan ve ne kadar hilâf-ı maslahat-ı İslâmiye olduğunu bil, ayıl.
Ehâdis-i şerifede gelmiş ki: "Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhâs-ı müdhişe-i muzırraları, İslâmın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek, az bir kuvvetle nev-i beşeri hercümerc eder ve koca âlem-i İslâmı esaret altına alır."