Modernizm bütün zamanların en iyisi olma iddiasıyla kendini bütün kutsalları içinde kapsayacak şekilde dizayn ettiği 3 ayak üzerine inşa etti.
“Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ilkelerini esas almış ve 3 kutsal kule ile bu hedefe ulaşacağını planlamıştı.
- Bağımsız, seküler/laik herkesi kucaklayan bir kurum olarak, devlet
- Bağımsız, herkesi kucaklayan bir finans kurumu, banka
- Bağımsız, özgür bir bireyin yetişmesi için eşit ve özgür kadın.
Özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin tesisi için devlet, banka ve kadının kutsallaştırılması insanlık tarihinin geçmişte yaşadığı acı tecrübelerin tekrarlanmaması adına iyi niyetle yapılmıştı.
Devlet toplumun en zayıf ve fakirini en güçlü ve zengini gibi eşit bir yurttaşı gibi görecek, muamele edecek ve koruyup kollayacaktı.
Kadın bir erkeğin sahip olduğu bütün haklardan eşit oranda faydalanacak ve asla ikinci sınıf insan muamelesine tabi tutulmayacak, şiddet, taciz, tecavüzlere karşı diğer kutsal devlet koruyup kollayacaktı.
Bankalar bütün vatandaşlar için ekonomik imkânlar oluşturacak ve herkes insanca bir yaşama için gerekli finans temin edilecekti.
150 yılı aşan tecrübe 3 kutsal kulenin çöküşünü netice verdi.
Devlet, fakir-fukarayı koruyamadığı gibi zenginler ve güçlülerin elinde bir tam bir zulüm makinesine dönüştü.
Kadın, ailenin temeli ve direği olarak oradan uzaklaştırılmakla hem aile kurumu hem kadının bizzat kendisi, en çok çocuklar, erkek kısaca herkes zarar gördü. Toplumun tüm kesimleri (kadın, erkek, engelli, çocuk, yaşlı) kurumlardan(kreş, sığınma evi, huzurevi, sevgi/çocuk evleri, engelli bakım merkezi v.b.) hizmet alarak kadın ve aileden oluşan boşluğu doldurmaya çalıştılar ama başaramadılar, daha önemlisi mutsuzluk katsayısı giderek arttı, artıyor.
Bankalar, zengini daha çok zengin, fakiri daha fakir yapan bir finans sistemi üzerine evrildiler. Tam bir ekonomik terör makinesine dönüştüler.