İnsan; kainatın yeryüzündeki halifesi.İnsan dağların,semavatın,arzın yüklenmekten kaçındığı ‘emanetin’ sahibi.İnsan olumlu noktada melekleri geride bırakan, olumsuz alanda da şeytanları geçen bir muamma.
İnsanın dünyaya kainatın yaratıcı tarafından halife ve muhatap olarak gönderilme sebebi ve hikmeti: “ iyi insan , kamil insan , mükemmel insan” olmaktır.
İnsan Yüce Yaratıcı tarafından Hz. Adem’e bütün isimlerin öğretilmesi sayesindedir ki bütün aleme üstün kılınmıştır.Dolayısıyla insan denilince akla gelen ilk muhatap akıldır.
İnsan bütün yaratılanların en üstünü , en şereflisi olarak yaratılmıştır.Ve onun mahiyetinde melekleri geride bırakabilecek bir cevher,kabiliyet yerleştirilmiştir.Yüce Allah insana kendinden bir ruh üflemiştir. Çünkü kemal ve cemal sahibi olan “alemlerin rabbi” kemal ve cemalini kulunun üzerinde görmek ve herkese göstermek istedi.
Kamil insan Yüce Allah’ın isimlerini ,kemal ve cemalini, kendisinde gösterebilen, yani onlara ayine olabilen insandır.Yani insanın görevi bir ömür boyu sabırla yaratıcısının kendisine hediye ettiği cevherleri ortaya koyabilmek , onları yansıtabilmek , o emanetleri hakkıyla ömrünün sonuna kadar taşıyabilmektir.
Her insan eşsiz, benzersiz, nadide, adeta elmas, yakut, zümrüt taşlarla bezenmiş bir tablo gibi yaratılmıştır. O tablonun üzerine çok ince zar şeklinde bir örtü örtülmüş. İşte insan bir ömür boyu sabırla itinayla kendisi olarak,kendini bilerek ,kendine yoğunlaşarak bu tabloyu ortaya koyacaktır.”İlim ilim bilmektir,ilim kendin bilmektir.Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır” hakikati insanın bir ömür boyunca dışarılarda aradığı hazinenin insanın kendi derinliklerinde olduğunu anlatır.Kemal Sayar’da “Yaşamak yavaş yavaş doğmaktır” diyerek bu hakikati çok güzel ifade etmiştir.