Asıl özürlü sevme ve sevilme duygusunu kaybedendir

Özürlü, doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiye denir.

Bu gün insanlık tam anlamıyla “herkesi kucaklayan, herkese uygun bir toplum modelinden” yoksundur. İşte bu nedenle insanoğlu, çoğu kez sorunlar karşısında kendisini çaresiz hissetmektedir. Bir toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak hizmetler, çözümler üretirken öncelikle “normal insanlar için” harekete geçiliyor, “ötekiler” için “sonra yaparız” deniliyor. Yıllardır işleyen bu sistemde bu eksik modelle toplumun bir bölümü dışlanıyor, sonra da bu dışlamanın yarattığı olumsuzluklarla da kronikleşen, ağırlaşan sorunların içinden çıkılamıyor. Dışlanan bu kesimleri toplumla bütünleştirecek (entegre edecek) yollar aranıyor. Ne yazık ki, bir yandan dışlama süreci sürerken, bütünleşme çabaları da başarısız kalıyor.

Bir toplum, kendisini oluşturan bileşenleri iyi tanıyor, onlar hakkında gerçekçi, geçerli bilgiler topluyor ve yaşamı, tüm bileşenleri eşit oranda dikkate alan bir anlayışla planlayıp/ şekillendiriyorsa özlenen toplum model, ine doğru yol alıyor demektir. İşte “herkesi içine alan toplum anlayışının temel” budur.

Özürlüler veya özürlülük, göz ardı edilebilecek veya ertelemeye müsait konulardan değildir. Haklı olarak modern çağdaş toplumların önemli ve öncelikli konuları arasında yer almıştır. Bilindiği gibi çağdaşlaşma yalın anlamıyla çağın kazanımlarını elde etme uğraşısıdır. Çağdaşlaşmak isteyen toplumlar bireyin maddî ve manevî varlığını en üstün düzeye çıkarmayı amaç edinir. Vazgeçilmez insan hakları olan özel ve kamusal hakları verirken bununla yetinmeyip, hakların kullanılmasına öncülük eder; önündeki engelleri kaldırmaya çalışır.

Örneğin, seyahat hakkını tanımakla kalmayıp, seyahat için ulaşım altyapısının ve seyahat araçlarının özürlülere uygun olmasını sağlar.

Özürlülüğün global tahminlerine yönelik çalışmalar ilk kez Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1974 yılında yapılmış ve 1976 yılında yayınlanmıştır. Buna göre, dünya nüfusunun %10’unun özürlü olduğu tahmin edilmektedir. (Halender, 1990)

Türkiye Özürlüler Araştırması 2002’de sınıflandırma 6 grupta yapılmıştır. Bu gruplar ve tanımları aşağıda yer almaktadır.(DİE ve ÖZİ, 2004)

Ortopedik Özürlü: Kas ve iskelet sisteminde yetersizlik, eksiklik ve fonksiyon kaybı olan kişidir. El, kol, ayak, bacak, parmak ve omurgalarında kısalık, eksiklik, fazlalık, yokluk, hareket kısıtlılığı, şekil bozukluğu, kas güçsüzlüğü, kemik hastalığı olanlar, felçliler, serebral palsi, spastikler ve spina bifida olanlar bu gruba girmektedir.
Görme Özürlü: Tek veya iki gözünde tam veya kısmî görme kaybı veya bozukluğu olan kişidir. Görme kaybıyla birlikte göz protezi kullananlar, renk körlüğü, gece körlüğü (tavuk karası) olanlar bu gruba girer.
İşitme Özürlü: Tek veya iki kulağında tam veya kısmî işitme kaybı olan kişidir.
Zihinsel Özürlü: Zeka geriliği olanlar (mental retardasyon), Down sendromu, fenilketonüri (zeka geriliğine yol açmışsa) bu gruba girer.


Son yıllarda hükümetlerimiz sosyal devlet olma adına dev adımlar attılar. Özellikle özürlülerimiz konusunda çok ciddi kazanımlar elde edildi. Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın kurulması (1997), özürlülerimize yönelik hizmetlerin artmasında nicelik ve nitelik olarak önemli artışları getirdi. Şu anda sosyal devlet olarak özürlülerimize sunduğumuz hizmetlerimiz:


1.Özürlü Kimlik Kartı: Özürlü olduğunu Sağlık kurulu raporuyla belgeleyen özürlülerimize Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından “Özürlü Kimlik Kartı” veriliyor. Bu kartla devletin ve belediyelerimizin sunduğu bir çok hizmetten ücretsiz ya da indirimli yararlanabiliyorlar. Bu kartı almak için Sağlık Kurulu Raporu ile bize yani Sosyal Hizmetler İl Müdürlüklerine başvurmaları gerekiyor.
2.Özürlü Maaşı: Sağlık Kurulu Raporunda Özür oranı %40 ve daha üzeri olan özürlülerimiz özür oranına göre 3 ayda 450 YTL’ den başlayan özürlü aylığı alabiliyor. Bu imkan için yine raporlarıyla ikamet ettikleri kaymakamlıklara bağlı mal müdürlüklerine başvurabiliyorlar.
3.Evde Bakım Ücreti: Sağlık kurulu raporunda “Ağır özürlü” ibaresi bulunan ve kendi öz bakımını kendisi sağlayamayan, kişisel bakımında mutlaka başkasına ihtiyaç duran özürlülerimiz ayda net bir asgarî ücret tutarında “Evde Bakım Ücreti” alabilirler. Bu hizmette diğer bir şartta hane içinde kişi başına düşen gelir asgarî ücretin 3/2 sini geçmeyecek olması. Bu hizmet içinde “Ağır Özürlü “ ibaresinin yer aldığı raporla Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne başvurmaları gerekiyor.
4.Eğitim ve Rehabilitasyon Hizmeti: Özürlülerimize yönelik özel ya da kamu tarafından sunu-lan eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri evinden alınıp evine teslim etme tarzında ücretsiz sunuluyor.
5.Yatılı Rehabilitasyon Merkezleri: Aileler bakmakta zorlandıkları özürlülerini kamu ya da özele ait yatılı rehabilitasyon merkezlerine sürekli kalmak üzere ücretsiz yerleştirebilirler.
6.İş bulma imkanı: Çalışabilecek özürlülerimiz kamu ya da özel de 50 işçiden birisi özürlü olması zorunluluğundan dolayı iş bulmada daha avantajlı durumda bulunuyorlar.
Ayrıca araç alımında vergi avantajları, araç parklarında park üstünlüğü, özürlülere tahsisli park yerleri gibi hepsini burada sayamayacağımız imkanlar özürlülerimize sunulmuştur.

SONUÇ

Günümüzde bir toplumun çağdaşlık göstergeleri arasında yer alan sağlık, eğitim ve ekonomik gelişmişlik kavramları içinde olduğu kadar insan haklarına ilişkin göstergeler içinde de özürlülerin durumu önem kazanmıştır. Özürlülüğün önlenmesi, rehabilitasyonu ve fırsat eşitliğini sağlanması amacıyla politikaların belirlenmesi, programların planlanması, yürütülmesi ve değerlendirilmesinde güvenilir özürlü istatistiklerinin olması temel koşul halini almıştır. Bu anlamda sosyal hizmetler olarak hem özürlülerimize yönelik koruyucu ve önleyici, hem de tedavi ve rehabilite edici hizmetlerde önemli adımlar atıyoruz ve atmaya devam edeceğiz.

Biz biliyoruz ki özürlülük bir mazeret değil. Özürlülerimizin de bunu çok iyi bildiği ve yaşadığı kanaatindeyiz. Her şeye rağmen bir şeyler yapmak, bir şeyler üretmek insanın azmiyle alakalı olan bir husustur. Onun için diyoruz ki asıl özür, yaşama sevincini kaybetmek, sevme ve sevilme duygusunu kaybetmek, kısaca ümidini kaybetmektir. Bu anlamda özürlülerimizin tüm talep, istek ve ihtiyaçları için sosyal devletin bu işe bakan kurumu olarak yanlarındayız.

Yorum Ekle